2) Dinî Esaslardan Fedakârlık Yapıp, Allah'ın Hoşlanmadığı Şeyleri Ve Kimseleri Hoş Görme:

Tolerans diye de ifade edilen hoşgörürlüğü, dinî esaslardan fedâkârlık etme şeklinde anlamak doğru değildir. Zira buna kimsenin selâhiyeti yoktur. Din, Allah’ın dini, o esasın yerine getirilmesini isteyen de Allah’tır. İslâm’ın ruhuna tamamen aykırı hareket edip de, müslümanların kendine karşı toleranslı davranmasını isteyen kimsenin bu arzusu, ahlâkî bir hareket değildir. Yapılan bir kötülük veya ayıp, şayet toplumu ilgilendiriyorsa, onu hoş görmeye, affetmeye çalışma hakkı kimseye verilmemiştir. Müsâmaha/tolerans sözüyle, birinin şahsî hatasını yüzüne vurup utandırmadan, başkalarının yanında onu mahcup etmeden, sabır ve anlayışla kusurunu telâfi etmesine imkân vermek anlaşılmalıdır.[252]  



Nitekim Hz. Âişe vâlidemiz, Efendimiz’in müsâmahasını anlatırken, şahsî hiçbir meselesinden, uğradığı zararlardan dolayı kimseleri incitmediğini, kimseden intikam almaya kalkmadığını belirttikten sonra der ki: “Allah'a ait bir hak ayaklar altında çiğnenirse, onu hiç affetmez, hemen o kimseden Allah adına intikam alırdı.”[253]