Ziyaretin Sosyal Dayanışma Açısından Önemi

Bir hadis-i şerifte, Rasûlüllah, müslümanlara yedi şeyi yapmalarını emretmiş, yedi şeyden de kaçınmalarını istemiştir. Yapılmasını istediği şeyler şunlardır: Cenazenin arkasından gitmek, hastaları ziyaret etmek, dâvete icâbet etmek, mazluma yardım etmek, verilen sözü, yapılan yemini yerine getirmek, verilen selamı almak, aksırana dua etmek (Buharî, Cenaiz, 2; Müslim, Selâm, 4-6).



Tamamen sosyal ilişkileri düzenleyecek özellikte olan, bu emirler içinde hasta ziyaretinin de bulunmasına dikkat edilmelidir. Hz. Peygamber, aşağıdaki hadis-i şerifinde de hasta ziyaretinin önemine işaret buyurmuştur:



"Esiri kurtarınız, açı doyurunuz, hastayı ziyaret ediniz" (Tecrid, VIII, 404).



Hasta veya diğer ziyaretler, sevgi ve güven duygulan gelişen, bireyleri, birlik ve beraberlik içinde yaşayan toplumların doğmasına sebep olur. Müslümanlar, ziyaret yolu ile, birbirlerini daha yakından tanımak imkânını bulurlar. Sakıntılarını, problemlerini öğrenirler. Pekçok konuyu aralarında görüşüp, birlikte karar verme imkânına sahip olurlar. Toplum içinde yalnız olmadıkları duygusunu kazanır ve geleceğe ümit ve güvenle bakarlar. Sevinç ve üzüntülü anlarında çevrelerinde gördükleri kardeşleri, onlar için huzur kaynağı olur.



Ziyaretler, dünyevî kazançla birlikte uhrevî faydayı da temin eder ki, bu da Allah rızasına ulaşmaktır. Rasûlüllah şöyle buyurmuştur:



"Aziz ve Celil olan Allah kıyâmette":



-Ey Âdemoğlu! Ben hasta oldum da sen beni ziyaret etmedin! buyurur. Kul:



-Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbi olduğun halde ben sana nasıl hasta ziyareti yapabilirim? diye sorar. Allah:



-Sen bilmez misin ki, benim filanca kulum hasta olmuştu da sen onu ziyaret etmemiştin. Yine bilmez misin ki eğer sen onu ziyaret etseydin, muhakkak beni onun yanında bulacaktın (yani, benim sevabımı ve ikramımı onun yanına bulacaktın) buyurdu" (Müslim, Birr vasıla, 43).



Başka bir hadis-i şerifte de, Hz. Peygamber (s.a.s): "Hasta ziyareti yapan kişi, (hastanın yanından) dönünceye kadar, kendisini cennete ulaştıracak bir yol üstündedir" (Müslim, Birr ve sıla, 39) buyurmuştur.



Şu halde, ziyaretler, özellikle hasta ziyareti, müslümanı Allah rızasına ulaştıracak ahlâkî davranışlardan biridir. Bu sebeple hasta ziyareti, vazgeçilmez bir görevdir. Bu ictimâî vazifeyi yerine getirmeli ve başkalarına da tavsiye etmelidir.



Bir müslüman, anne ve babasından başlamak üzere, bütün yakınlarını, komşularını, tanıdıklarını, arkadaşlarını ve dostlarını ziyaret etmelidir. Özellikle bayramlar ziyaret için uygun günlerdir. Düğün, sünnet, ölüm gibi olaylardan sonra tebrik veya taziye (baş sağlığı) de bulunmak için de ziyaretler yapılır.



Eskiden anne, baba ve çocuklar tek bir çatı altında bulunuyorlardı. Günümüzde, genellikle, gençler evlenince yeni yuva kurmakta ve baba evinden ayrılmaktadırlar. Anne ve babalarından ayrı yaşayan, görev ve başka sebeplerle onlardan uzakta bulunan kimselerin, hemen her fırsatta onları ziyaret etmeleri, ellerini öpüp duâlarını almaları icabeder. Yakın akraba da böyledir. Onların ziyareti de ihmal edilmemelidir. Bu tür ziyaretlerin sıla-i rahim sayıldığı ve İslâm'ın ısrarla üzerinde durduğu görevlerdendir.



Aşağıdaki hadisler, hasta olsun olmasın, komşu veya tanıdıkların ziyaret edilmesi gerektiğini göstermektedir.



Ashab-ı Kiram'dan, Kays b. Sa'd'ın anlattığına göre, Rasûlüllah (s.a.s) bir gün kendilerini ziyaret etmiş, evlerinde bir müddet bulunmuş, kendileri için duâ etmiş ve evden ayrılmıştır. Abdullah b. Kays (r.a): "Rasûlüllah (s.a.s) Ensar'ı, ya tek tek, veya topluca ziyaret ederdi. Tek tek ziyaret ettiği zaman evlerine giderdi. Topluca ziyaret etmek istediği zaman Mescid'e gelirdi" (Y. Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 103, 1115) demiştir. Başka bir hadiste de yine Rasûlüllah'ın Ensar'dan bir âileyi ziyaret ettiği, evlerinde yemek yediği, namaz kıldığı ve kendilerine dua ettiği haber verilmiştir (Buhârî, Edeb, 65).



Ashabın büyüklerinden Hz. Selman (r.a) Medâin'den Şam'a kadar gidip Ebû'd-Derdâ'yı ziyaret etmişti (Buharî, Edeb, 65).



Kûfe'den Medine'ye kendisini ziyaret etmek için gelen arkadaşları ile Abdullah b. Mes'ud (r.a) arasında şu konuşma geçmiştir:



-Oturup dertleşiyor musunuz?



-Bunu hiç terketmiyoruz.



-Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?



-Evet, Ey Ebû Abdurrahman, hatta bazılarımız, müslüman kardeşini bir müddet görmezse tâ Kûfe'nin öte başına yürüyerek gidip onun halini hatırını soruyor.



-Siz böyle devam ettiğiniz müddetçe huzur içinde yaşarsınız (Y. Kandehlevî, a.g.e., III, 1038).



Yukarıdaki hadisler, Peygamber (s.a.s)'in müslümanları sık sık ziyaret ettiğini, onların hal ve hatırını sorduğunu, ayrıca onun bu davranışını gören müslümanların birbirlerini ziyaretten geri durmadıklarını, o devrin kısıtlı ulaşım imkânlarını hiçe sayarak bir şehirden diğerine ziyaret için gittiklerini ve bunu toplum huzurunun vazgeçilmez bir unsuru olarak gördüklerini göstermektedir.



Herşeye rağmen, ziyaret deyince akla hasta ziyareti gelir. Peygamber (s.a.s)'in hastaları ziyaret etmiş, bunu, müslümanlara da ısrarla tavsiye buyurmuştur. Hasta ziyareti ile ilgili pekçok hadis-i şerif vardır. Rasûlüllah (s.a.s) yalnız müslüman hastaları değil gayr-i müslim hastaları da ziyaret etmiştir. Enes b. Mâlik (r.a) şöyle demiştir: "Bir Yahudi genci, Nebi (s.a.s)'e hizmet ederdi. Bir ara hastalandı. Rasûl-i Ekrem onu hastalığında ziyaret etti. Baş ucunda oturdu. Gence müslüman olmasını teklif etti. O da babasına baktı. Babası; "Oğlum, Ebu'l-Kâsım'a itaat et!" deyince müslüman oldu. Rasûl-i Ekrem hastanın yanından çıkınca: "Şu genci cehennem azabından kurtaran Cenab-ı Hakk'a hamd ü senâlar olsun" buyurdu.



Bu hadis-i şerif İslâm'ın dost düşman, tanıdık-tanımadık, müslim, gayr-i müslim, her hastanın ziyaret edilmesini bizden istediğini göstermektedir. Hatta yabancılar bile buna dahildir (Tecrid, IV, 349, 350).



Sağlık gibi hastalık da insanlar içindir. Hemen her yaşta, insanların yakasına yapışan hastalıklar vardır. Hastalık, üzüntü ve sıkıntı kaynağıdır. Bu durumda insan, eşini dostunu çevresinde görmek, onların tatlı sözleri ve yardımları ile teselli bulmak ister.