Zimmîlerle İlgili Bazı Önemli Hükümler

1. Zimmî ile müslümanın evlenmesi: Müslüman bir erkeğin hristiyan veya yahudi kadınla evlenmesi caizdir. Çünkü İslâm'da evin reisi kocadır, doğacak çocuklar babanın dininden sayılır, böylece gayri müslim kadınla evlenme İslâm'ın yayılmasına yardımcı olabilir.



Kur'ân'da şöyle buyurulur: Hür ve iffetli mü'min kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür ve iffetli kadınlar, namuslu olmanız, zina yapmamanız, gizli dostlar edinmemeniz ve kendilerine mehirlerini vermeniz şartıyla size helaldır" (el-Mâide, 5/5). Ancak yukarıdaki âyetin açık olarak ehl-i kitap kadınla müslüman erkeğin evlenmesine cevaz verdiği halde Hz. Ömer (ö. 23/643) Medâyin valisi Huzeyfe b. el-Yemân'a (ö. 36/656), evli bulunduğu yahudi kadının boşamasını bildirmiştir. Kitap ehli kadınlarla evlenmenin kötüye kullanılması ve müslüman kadınlara rağbet azalacağı endişesi halife Ömer'i böyle bir önlem almaya sevketmiş olmalıdır (el-Cassâs, Ahkâmü'l- Kur'ân, tahkik, Muhammed es-Sâdık, Kahire, t.y., II, 324). Bu hükmü kaldırma değil, geçici bir uygulamadır. Çünkü temelde Abdullah b. Ömer (ö. 73/692) dışında ashab-ı kiramdan kitap ehli kadınla evlenmenin caiz olmadığını söyleyen yoktur. İbn Ömer bu konuda şöyle demiştir: "Allah müşrik kadınları, mü'min erkeklere haram kılmıştır. Ben bir kadının; Rabbim İsa'dır demesinden daha büyük bir şirk bilmiyorum" (es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâti'l-Ahkâm, 2. baskı, Dimaşk, 1397/1977, II, 564). İbn Ömer'in bu sözü haramlığa değil kerâhete hamledilmiştir. Hristiyan ve yahudilerin inanç bakımından Allah'a şirk koştukları çeşitli âyetlerle (bk. et-Tevbe, 9/30; el Mâide, 5/73) belirtilmektedir. Ancak müşriklerle evlenme yasağı bildiren âyetin (el-Bakara 2/221) genel hükmü, kitap ehli ile evlenmeye cevaz veren başka bir âyetin hükmü (bk. el-Mâide, 5/5) tarafından tahsis edilmiştir. Böylece ehl-i kitap kadınlar müşrik kapsamı dışında bırakılmıştır. Çoğunluğun görüşü böyledir (bk. el-Cassâs, a.g.e., II,15, vd.; el-Kâsânî, a.g.e., II, 270, 271; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 37 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, 225 vd).



Diğer yandan İslâm toplumuna düşman olan harbi ve ehl-i kitap bir kadınla evlenmek mekruh olup, bu konuda icmâ vardır (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, II, 372).



2- Zimmî ile müslüman arasında miras hukuku:



Çoğunluk müctehidlere göre, müslümanlarla gayri müslim arasında miras cereyan etmez. Delil sünnettir. Hadiste şöyle buyurulur: Müslüman kafir, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhârî, Hacc, 44, Meğâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz,1; Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizî, Ferâiz, 15). Bu duruma göre, kitap ehli ile evli müslüman erkekle eşi arasında miras cereyan etmeyeceği gibi, çocuklar da babalarına tabi olarak yalnız ondan miras alabilecektir.



Ancak Muaz b. Cebel (ö. 18/639) ve Muâviye (ö. 60/679) ile tâbiîlerden Mesnûk b. el-Ecdâ (ö. 63/683), Saîd b. el-Müseyyeb (ö. 93/711), İbrahim en-Nehâî (ö. 90/714) ve diğer bazıları aksi görüştedir. Bu görüşte olanlar "müslüman kâfirden miras alır, fakat kâfir müslümandan alamaz" derler. Onlar bu konuda şu hadislerin genel anlamlarına dayanırlar: İslâm arttırır, eksiltmez" (Ebu Dâvud, Ferâiz, 10; Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236). İslâm yücedir, onun üzerine yücelinmez" (Buhârî, Cenâiz, 79).



Çoğunluk müctehitler ise yukarıda ilk verdiğimiz Buhârî hadisini miras konusunu çözümleyen esas delil olarak alırken, diğer genel anlamlı hadisleri doğrudan mirasla ilgili görmezler.



Diğer yandan zimmîlerin kendi aralarında miras cereyan eder. Çünkü küfür ehli tek millet sayılmıştır.



3- Zimmîlerin İslâmî yasaklara saygı göstermesi:



Zimmet ehli, İslâm'ın yasakladığı ve kendi inançlarına göre de menedilmiş bulunan şeyleri İslâm ülkesinde işlememekle yükümlüdür. Zina, eşcinsellik gibi.



Yine zimmîlerin müslümanlarla karışık bulunduğu yerlerde İslâm'ın şeârine aykırı olan şeyleri açığa vurmamakla yükümlüdürler. Bu şey kendi aralarında caiz olsa bile hüküm değişmez. Mahrem hısımla evlenmek gibi.



Bir zimmî İslâm beldesine açıkça içki, domuz ve benzeri şeyleri soksa, bunu bilmeme yüzünden yapmışsa İslâm devletince geri çevrilir ve tekrarı halinde cezalandırılacağı bildirilir. Bilerek yaptığı anlaşılırsa, bunlar yine geri çevrilir ve kendisi darb veya hapis gibi bir ceza ile te'dîb edilir. Diğer yandan bunları bir müslüman telef etse tazmin etmesi gerekir. Çünkü bunlar zimmî bakımından mütekavvim (değerli) maldır.



4. Zimmîye nafile sadaka vermek: Zekât yalnız müslüman olan yedi sınıfa verilir: "Zekat, Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, yoksullara, zekâtı toplayan memurlara, kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihad edenlere ve yolda kalanlara verilir" (et-Tevbe, 9/60).



Nafile sadakalar ise yahudi, hristiyan veya mecûsîlerden fasık ya da kâfir olanlara verilebilir. Bunların zimmî veya harbî olması da hükmü değiştirmez. Delil şu âyettir: "Onlar, yemeğe ihtiyaç ve istekleri olduğu halde, onu yoksula, yetime ve esire yedirirler" (el-İnsân,76/8). Âyetteki "esir" harbî statüsünde bir kişidir. Hz. Peygamber'in, susuz köpeği sulayan kimse hakkında şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Her ciğeri yaş olan hayvana yardımda ecir vardır" (Buhârî, Mezâlim, 23, Edeb, 37, Müsâkât, 9; Müslim, Selâm,153; Ebu Dâvud, Cihâd, 44; Mâlik, Muvatta', Sıfatü'n-Nebî, 23). Başka bir hadiste şöyle buyurulur: "Senin yemeğini Allah'tan sakınandan başkası yemesin" (Tirmizî, Zühd, 56; Ebu Dâvud, Edebm, 16; Ahmed b. Hanbel, III, 38). Burada daha fazîletli olan sadaka verme kastedilmiştir.



Diğer yandan Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre zimmîlere keffaret ve adaktan da verilmesi caizdir. Yemin kefâretini bildiren âyette şöyle buyurulmuştur: "Bozulan yeminin keffâreti, ailenize yetirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut bir köle azat etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır" (el-Mâide, 5/89). Bu âyette mü'minle kâfir arasında bir ayırım yapılmamıştır.



>>>>>