İslam'da Gayri Müslimlerden Alınan Diğer Vergiler

1- Gümrük Vergisi: Hz. Peygamber döneminde, İslâm'dan önceye ait şehirler arası gümrük vergisi uygulaması kaldırıldı. Allah Rasûlü kendisine tabi olan kabilelerle yaptığı anlaşmalarda bunu da bir şart olarak öne sürüyordu. Bununla birlikte dış ticaret 1/10 gümrük vergisine tabi olmakta devam etti veya yüzde üzerinden başka oranda bir vergi özel ya da devletler arası anlaşmalarda şart koşuldu (bk. Muhammed Hamidullah, İslâm'da Devlet İdâresi, trc. Kemal Kuşçu, İstanbul 1963, 117):



Ebu Yusuf'un (ö. 182/798) ve es-Serahsî'nin (ö. 490/1097) belirttiğine göre, Hz. Ömer'in gümrük uygulaması şu oranlarda idi. O, müslümanlardan 1/40, zimmîlerden 1/20, harbîlerden (düşman ülkesi tebaası gayri müslim) ve yabancılardan 1/10 oranında gümrük vergisi alıyordu (Ebu Yûsuf, el-Harâc, 145, vd.; es-Serahsî, el-Mebsût, II, 199).



Hz. Ömer yabancı ülkelerin müslümanlardan ne kadar gümrük vergisi aldıklarını araştırmış ve 1/10 oranında vergi aldıklarını öğrenince o da "mütekabiliyet (karşılıklılık esası)" prensibini uygulayarak yabancılardan ayni oranda gümrük vergisi almıştır (es-Serahsî, a.g.e., II, 199).



Kısaca bir İslam toplumu çevre, ülke ve toplumlarla ithalat ve ihrâcat ilişkilerinde gümrük miktarlarını karşılıklı gümrük tarifeleri ve anlaşmalar çerçevesinde çözümler. Yabancı ülke gümrük duvarlarını düşürürse, İslâm Devleti de düşürebilir (Sahnûn, el-Müdevvene, II, 41).



2. Haraç: Mülkiyeti İslâm Devleti'ne ait olan ve köylülere yalnız ekip biçme hakkı tanınan topraklarla, mülkiyeti gayri müslim halka bırakılan yerler, haraç vergisine tabidirler. Genel kanaate göre haraç arazisini müslümanlar da işletseler, ödedikleri vergi haraç hükmünde olur.



Haraç muvazzafa ve mukaseme diye ikiye ayrılır:



a- Harac-ı Muvazzafa: Gayri müslimlere ait bir araziye dönüm başına konulan vergidir. Bazan da bu vergi arazinin bir dönümünden çıkacak ürüne göre belirlenir. Hz. Ömer geniş Irak ve Sûriye topraklarına bu çeşit vergiyi koymuştur (Ebû Yusuf a.g.e., 38 vd.; el-Kâsânî, a.g.e., II, 62).



b- Harac-ı Mukaseme: Öşürde olduğu gibi, elde edilecek ürünün kendisine, ondalık hesabı ile konulan vergiye de bu ad verilir. Bu verginin oranı ürünün I/4,1/3 veya 1/2 ölçüsündedir (el-Kâsânî, a.g.e., II, 63).



Hz. Peygamber, Hayber ve Fedek arazilerine bu çeşit bir vergi koymuş ve bu yerlerde oturan yahudilerden 1/2 oranında, yani çıkan ürünün yarısını vergi olarak almıştır (Ebû Yûsuf, a.g.e., 55). Yahudiler bu iki yerdeki arazileri üzerinde mülkiyet haklarını kaybetmişler ve "yarıcı" olarak çalışmaya başlamışlardır. Bu yüzden onlardan alınan gelirlere vergi olarak bakmak tartışılabilecek bir konudur. Ancak bunlar harcama yerleri bakımından haraç hükmündedir (bk. Celal Yeniçeri, İslâm'da Devlet Bütçesi, İstanbul 1984,191,192; İslâm İktisadı, İstanbul, 1980, 244 vd). 3- Ganimetlerden alınan beytülmal payları: Savaş sırasında gayri müslimlerden zorla ele geçirilen mallara "ganîmet" denir. Ganimet her yıl veya belirli dönemlerde alınabilir düzenli bir gelir türü değildir. Kur'ân-ı Kerîm'de ganîmetlerin paylaşılma biçimi ve devlete düşen paylar belirlenmiştir (el-Enfâl, 8/41).