Mü'minlere Zikrin Emredilmesi:

Rabbimiz, mü’minlere kendisini sürekli olarak zikretmelerini emrediyor. Zikretme emri bazen şükürle, bazen verilen nimetleri hatırlatma ile, bazen namazla, bazen diğer ibadetlerle, bazen verilen zaferle birlikte gelmektedir. Kur’an’da  zikredenler övülürken, zikirden yüz çevirenler  kınanmaktadır . Şu âyet oldukça dikkat çekicidir:



“Kim de benim ‘zikr’imden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu Kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz (mahşere getireceğiz)” (20/Tâhâ, 124)



Bu âyetten bir önceki âyette, ilk insanın Cennetten çıkarılışı hatırlatılıp, Allah’ın gönderdiği hidayete uyanların dünya hayatında şaşırmayacakları haber veriliyor. Bu âyette geçen ‘Zikr’, insanı hidâyete götüren vahiy, vahiyle gelen ilâhî kitaplar ve peygamberlere bildirilen şeyler veya son vahiy olan Kur’an, ya da bizzat Allah’ı anmak anlamlarına gelebilir.[50]



Allah’ın Zikr’inden kim yüz çevirirse onun hakkı dar bir geçimdir, sıkıntılı bir hayattır, mutsuz bir yaşantıdır (20/Tâhâ, 124). Mü’minler, inandıkları, her an tesbih ettikleri ve önünde kulluk yaptıkları Rablerini hiç bir zaman unutmazlar. O Rabbe karşı duydukları sevgi ve takva duygusu sürekli onların içindedir. Onlar devamlı bir şekilde Allah’ı zikrederler. Bu zikir (anma) hiç bir zaman unutulan şeyin tekrar akla getirilmesi değil, bilakis; sürekil kalpte ve benlikte olan Allah’ın varlığını tekrar hatırlamak, O’nun ni’met verici olduğunu itiraf etmek, O’nun büyüklüğünü ve yüceliğini dile getirmek ve ibadeti yalnızca O’na yaptığını ortaya koymaktır. 



Mü’min, evrenin her köşesine yerleşmiş olan sayısız âyetleri gördükçe, onlardan haberdar oldukça,  Kur’an’daki  âyetleri okudukça, Rabbini tekrar hatırlar. Onun kalbi ve organları Allah’ı anmaktan hiç uzak kalmaz. Ancak onu Allah’a götürecek bir sebep gördüğü zaman, imanı artar, Allah’ın ve O’nun ulûhiyyetini (ilâhlığını) tekrar aklına getirir. Fakat bu hatırlayış, yalnızca zihinde bir beliriş veya dilde bir söz halinde olmaz. Bu hatırlayış, bu anma (zikir) bedeni kaplar, organlarda amel olarak ortaya çıkar.



“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı (zikredildiği) zaman yürekleri ürperir, O’nun âyetleri okunduğu zaman (bu onların) imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (8/Enfal, 2; ayrıca bkz. 22/Hacc, 35)



Bir başka âyette ise, Allah’ın adı anıldığı zaman mü’minlerin secdeye kapandıkları haber veriliyor (32/Secde, 15). 



Mü’minlere Allah’ın âyetleri hatırlatıldığı (zikredildiği) zaman, onların kalpleri bu âyetlere karşı kör ve sağır olmaz (25/Furkan, 73). Halbuki inkârcılar, kendilerine âyetler hatırlatıldığı zaman, hatırlatılan şeyden (zikirden) öğüt almazlar, zikri hatırlamak istemezler. (37/Sâffât,13).  Onlar, kelimeleri konuldukları yerden saptırırlar ve kendilerine verilen zikirden pay almayı unuturlar (5/Mâide, 13). Mescidler, -hatta kiliseler ve havralar bile- içlerinde Allah’ın adı anıldığı için değerlidirler (22/Hacc, 40). Mescidlerde Allah’ın adının anılmasını (zikredilmesini ) engellemek zulmün ta kendisidir, bunu yapanlar da zâlimlerdir (2/Bakara, 114).



Ne zaman içerisinde ‘savaştan söz eden (zikreden) bir âyet’ nazil olsa, veya cihaddan bahseden bir âyet okunsa, kalplerinde maraz olanlar, yani münafıklar, ölüm baygınlığı gibi bakmaya başlarlar (47/Muhammad, 20). Kendilerine Allah’ın âyetleri zikredildiği zaman sırtlarını  dönenler zâlimlerdir. Onların kalpleri üzerinde hakkı anlamalarına engel bir perde vardır (18/Kehf, 57). Kendilerine Peygamberlerle ve vahiyle zikredilenleri (hatırlatılan ilâhî hükümleri) unutanlar, servetleriyle şımarırken ansızın cezaya uğratıldılar (6/En’âm, 44).



Kur’an, mü’minlerin Allah’ı zikretmelerini, hem de çokça zikretmelerini emrediyor (2/Bakara, 152, 203; 8/Enfâl, 45; 62/Cum’a, 10).



Mü’minlerin bir özelliği de Allah’ı zikretmeleridir (3/Âl-i İmrân, 133-135). Halbuki münâfıklar her konuda olduğu gibi bu konuda da Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Namaza üşenerek kalkarlar, Allah’ı az zikrederler (4/Nisâ, 142).



Bazı insanlar kendi hevâsına uyar, kendi arzusundan başka kural tanımaz, Allah’ın ne emrettiği onu ilgilendirmez. Böyleleri Allah’ı zikretmeyi unutan kimselerdir (18/Kehf, 28). “Bizi zikretmekten yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.” (53/Necm, 29) İbâdet yerlerinde Allah’ı tesbih eden mü’minleri, ne alış-veriş, ne ticaret Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan alıkoymaz. Onlar gözlerin ve gönüllerin döneceği günden korkarlar  (24/Nûr, 36-37). Allah (c.c.) mü’minleri şöyle uyarıyor:



“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın.” (63/Münâfikun, 9) 



Bu uyarıyı anlayan ve Rabbine hakkıyla kulluk yapma gayretinde olan mü’minlerin özellikleri şöyledir:



“Onlar, ayakta iken, oturuken, yan yatarken, Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı konusunu düşünürler (ve derler ki :) ‘Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateş azabından koru.”   (3/Âl-i İmrân, 191).



Allah (cc), zikreden erkeklere ve zikreden kadınlara büyük mükafatlar hazırlamıştır. Onların dereceleri pek yüksektir (33/Ahzâb, 35).[51]