Zikrin Mü'minlere Emredilmesi

Rabbimiz (cc), mü’minlere kendisini sürekli olarak zikretmelerini emrediyor. Zikretme emri bazen şükürle, bazen verilen nimetleri hatırlatma ile, bazen namazla, bazen diğer ibadetlerle, bazen verilen zaferle birlikte gelmektedir. Kur’an’da  zikredenler övülürken, zikirden yüz çevirenler  kınanmaktadır.



Şu âyet oldukça dikkat çekicidir: 



“Kim de benim ‘zikr’imden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu Kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz (mahşere getireceğiz)” (20/Tâhâ, 124)



Bu âyetten bir önceki âyette, ilk insanın Cennetten çıkarılışı hatırlatılıp, Allah’ın gönderdiği hidayete uyanların dünya hayatında şaşırmayacakları haber veriliyor. Bu âyette geçen ‘Zikr’, insanı hidayete götüren vahy, vahyle gelen ilâhí kitaplar ve peygamberlere bildirilen şeyler veya son vahy olan Kur’an, ya da bizzat Allah’ı anmak anlamlarına gelebilir. (Muh. Ibni Kesir, 2/497; Ebu’s Suud, Tefsir, 3/496)



Allah’ın Zikr’inden kim yüz çevirirse onun hakkı dar bir geçimdir, sıkıntılı bir hayattır, mutsuz bir yaşantıdır. 



Mü’minler, inandıkları, her an tesbih ettikleri ve önünde kulluk yaptıkları Rablerini hiç bir zaman unutmazlar. O Rabbe karşı duydukları sevgi ve takva duygusu sürekli onların içindedir. Onlar devamlı bir şekilde Allah’ı zikrederler. Bu zikir (anma) hiç bir zaman unutulan şeyin tekrar akla getirilmesi değil, bilakis; sürekil kalpte ve benlikte olan Allah’ın varlığını tekrar hatırlamak, O’nun ni’met verici olduğunu itiraf etmek, O’nun büyüklüğünü ve yüceliğini dile getirmek ve ibadeti yalnızca O’na yaptığını ortaya koymaktır. 



Mü’min, evrenin her köşesine yerleşmiş olan sayısız âyetleri gördükçe, onlardan haberdar oldukça,  Kur’an’daki  âyetleri okudukça, Rabbini tekrar hatırlar. Onun kalbi ve organları Allah’ı anmaktan hiç uzak kalmaz. Ancak onu Allah’a götürecek bir sebep gördüğü zaman, imanı artar, Allah’ın ve O’nun uluhiyyetini (ilâhlığını) tekrar aklına getirir. Fakat bu hatırlayış, yalnızca zihinde bir beliriş veya dilde bir söz halinde olmaz. Bu hatırlayış, bu anma (zikir) bedeni kaplar, organlarda amel olarak ortaya çıkar.



“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı (zikredildiği) zaman yürekleri ürperir, O’nun âyetleri okunduğu zaman (bu onların) imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (8/Enfal, 2; ayrıca bkz. 22/Hacc, 35)



Bir başka âyette ise, Allah’ın adı anıldığı zaman mü’minlerin secdeye kapandıkları haber veriliyor (32/Secde, 15). 



Mü’minlere Allah’ın âyetleri hatırlatıldığı (zikredildiği) zaman, onların kalbleri bu âyetlere karşı kör ve sağır olmaz (25/Furkan, 73). Halbuki inkârcılar, kendilerine âyetler hatırlatıldığı zaman, hatırlatılan şeyden (zikirden)  öğüt  almazlar,  zikr’i  hatırlamak  istemezler  (37/Saffat, 13). Onlar,  kelimeleri  konuldukları  yerden saptırırlar ve kendilerine verilen ‘zikir’den pay almayı unuturlar (5/Mâide, 13).



Mescidler, -hatta kiliseler ve havralar bile- içlerinde Allah’ın adı anıldığı için değerlidirler (22/Hacc, 40). Mescidlerde Allah’ın adının anılmasını (zikredilmesini ) engellemek zulmün ta kendisidir, bunu yapanlar da zâlimlerdir (2/Bakara, 114).



Ne zaman içerisinde ‘savaştan söz eden (zikreden) bir âyet’ nazil olsa, veya cihad’tan bahseden bir âyet okunsa, kalplerinde maraz olanlar, yani münafıklar, ölüm baygınlığı gibi bakmaya başlarlar (47/Muhammad, 20).



Kendilerine Allah’ın âyetleri zikredildiği zaman sırtlarını  dönenler zalimlerdir. Onların kalpleri üzerinde Hakk’ı anlamalarına engel bir perde vardır (18/Kehf, 57).



Kendilerine Peygamberlerle ve vahyle zikredilenleri (hatırlatılan ilâhi hükümleri) unutanlar, servetleriyle şımarırken ansızın cezaya uğratıldılar  (6/En’âm, 44).



Kur’an, mü’minlerin Allah’ı zikretmelerini emrediyor:



“Beni anın (zikredin) ben de sizi anayım, bana sükredin, nankörlük etmeyin.” (2/Bakara, 152)



“(Hacc zamanı) O sayılı günlerde Allah’ı zikredin (hatırlayın) …” (2/Bakara, 203)



“Ey iman edenler! Bir toplulukla (savaş) için karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Allah’ı çok zikredin. Umulur ki kurtuluş (felah) bulursunuz.” (8/Enfâl, 45; bir benzeri için bkz.  62/Cum'a, 10).



Mü’minlerin bir özelliği de Allah’ı zikretmeleridir. (Âl-i Imran, 133-135)  Halbuki münafıklar her konuda olduğu gibi bu konuda da Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Namaza üşene üşene kalkarlar, Allah’ı da az zikrederler (4/Nisâ, 142).



Bazı insanlar kendi hevasına uyar, kendi arzusundan başka kural tanımaz, Allah’ın ne emrettiği onu ilgilendirmez. Böyleleri Allah’ı zikretmeyi unutan kimselerdir (18/Kehf, 28).



“Bizi zikretmekten yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.” (53/Necm, 29)



İbâdet yerlerinde Allah’ı tesbih eden mü’minleri, ne alış-veriş, ne ticaret Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan alıkoymaz. Onlar gözlerin ve gönüllerin döneceği günden korkarlar (24/Nûr, 36-37).



Allah (cc) mü’minleri şöyle uyarıyor:



“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten alı koymasın.” (63/Münâfikûn, 9) 



Bu uyarıyı anlayan ve Rabbine hakkıyla kulluk yapma gayretinde olan mü’minlerin özellikleri şöyledir:



“Onlar, ayakta iken, oturuken, yan yatarken, Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı konusunu düşünürler (ve derler ki :) ‘Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateş azabından koru.” (3/Âl-i İmran, 191) 



Allah (cc), zikreden erkeklere ve zikreden kadınlara büyük mükafatlar hazırlamıştır. Onların dereceleri pek yüksektir (33/Ahzâb,  35). 



 Zikir ibâdetinin faziletine ve önemine ait çok sayıda hadis-i şerif bulunmaktadır. Onlardan bir iki örnek almak istiyoruz:



eygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Allah’ı zikredenle zikretmeyen, diri ve ölü gibidirler.”  (Buhârî, Deavât 67) 



Peygamberimiz (sav)’den şöyle rivayet olunmuştur:



“Allah (cc) şöyle buyurmuştur: Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği zaman onunlayım. Kim beni kendi nefsinde zikrederse (anarsa), ben de onu kendi nefsimde anarım. Kim beni kalabalıkta zikrederse, ben de onu, ondan daha hayırlı bir kalabalıkta zikrederim...”  (Müslim, Zikir 2, 21, Hadis no: 2675, 4/2061)



“...Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere otururlarsa, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar, üzerlerine sekine (huzur, feyiz) iner ve Allah onları yanındakílere anar...” (Müslim, Zikir 25, Hadis no: 2689, 4/2069)