Vekletin Hükmü

Vekâlet, her iki taraf açısından da bağlayıcı olmayan (gayri lazım) bir akittir. Dolayısıyla hem vekil, hem de müvekkil istedikleri zaman vekâlet akdine son verebilirler. Vekil, vekil olduğu işi yapmaya zorlanamaz. Bu konuda da malî bir tasarrufta bulunmak üzere vekil olan ile, bir davada vekil olan arasında fark yoktur. Ama eğer vekâlet, ücret mukabili ise vekil, vekil kılındığı işi yapmaya zorlanır (Mecelle, madde, 1504, 1512). Vekâlet, gayri lazım bir akit olması hasebiyle, bu akitte şart muhayyerliği de yoktur. Çünkü buna ihtiyaç yoktur.



Vekil, vekil kılındığı konuda tasarruf yetkisine haizdir. Şayet vekâlet akdi yapılırken müvekkil, vekili bazı kayıtlarla sınırlarsa vekilin bu kayıtlar dışında çıkması caiz değildir. Mesela bir mal satın alması için birisini vekil kılan kişi, satın alınmasını istediği malın cinsini, özellikleri, fiyatını belirtmişse vekil, kendisine emredildiği şekilde hareket etmek zorundadır. Aksi halde satın aldığı malı müvekkili adına değil, kendi adına almış olur. Fakat müvekkil, vekili tasarrufunda sınırlanamaz, tamamen serbest bırakırsa başka bir ifade ile, "dilediğin gibi hareket edebilirsin" derse, vekil istediği gibi davranmakta serbesttir. Vekil, malı alırken müvekkil adına satın almış olması ve fahiş aldanmaya varacak (gabn-i fahiş)* derecede pahalı olmaması şartıyla müvekkilin bu satın ahşa itiraz etme ve malı kabullenme yetkisi yoktur.



Vekilin, müvekkilin emrine uymaması durumunda bu muhalefet, müvekkilin menfaatine ise, bu muhalefet caiz ve vekilin tasarrufu müvekkil adına geçerlidir. Ama müvekkilin zararına ise bu tasarruf, müvekkil adına değil kendi adına geçerlidir. Şayet, müvekkil vekile muayyen bir malı satın alması için vekâlet vermişse vekilin bu malı kendi adına satın alması caiz değildir. Ancak, kendisine yetki verilen semen * türünün dışındaki bir bedel mukabili satın alırsa bu durumda kendi adına satın almış sayılır.



Vekil, müvekkil adına satın almış olduğu malın parasını kendi cebinden öderse müvekkil parayı vermedikçe vekil malı teslim etmek zorunda değildir.



Vekilin yapmış olduğu akdin hukuku (mesela savaşta, malı ayıplardan salim bir şekilde teslim etmek, parayı istemek ve kabzetmek, kefil veya rehin istemek vs), alım satım, icafe gibi, kendisine izafe ettiği akitlerde vekile döner. Dolayısıyla satışta müşterinin muhatabı, esas mal sahibi değil, vekildir. Satın almada alıcının muhatabı vekildir. Fakat nikah, hulu', kasten öldürmeden dolayı yapılan sulh vs gibi, vekilin müvekkiline nisbet ettiği akitlerin hukuku müvekkille racidir. Dolayısıyla vekâlet yoluyla birisini bir kadınla evlendiren kişi mehir vermekle yükümlü değildir. Bu yükümlülük müvekkile yani evlenmiş olan şahsa aittir (el-Mevsır, el-İhtiyar li Ta'lılıli'l Mulrtar, II, 157 vd).



Vekilin, vekil olduğu konuda bir üçüncü şahsı vekil tayin etmesi, müvekkilin iznine veya kendisinin dilediği gibi hareket edebilmesi için serbest bırakmış olması haline bağlıdır (Mecelle, madde, 1466).



Vekâlet, ücrete mukabil olabileceği gibi teberru kabilinden ücretsiz de olabilir. Şayet akit esnasında ücret şart koşulmuşsa vekil vekâletin gereğini ifa ettikten sonra ücreti hak etmiş olur. Şayet akit esnasında ücret şart koşulmamışsa, bakılır; eğer vekil avukat, komisyoncu gibi ücretle iş yapan birisi ise yaptığı işin ecr-i mislini * alır. Ama ücretle iş yapan birisi değilse yaptığı işi teberruen yapmış sayılır.



Bu malı satma, satın alma veya bir borcu ödeme ya da tahsil etme gibi, vekilin elinde müvekkilin malının bulunmasını gerektiren bir konuda, vekilin elindeki mal emanettir. Dolayısıyla bu mal; vekilin kusuru veya haksız fiili olmadan telef olursa onu tazmin etmek zorunda değildir.



Fasit şartlar, vekâleti ifsad eder. Vekâletin bir şarta bağlanması veya zamana izafe edilmesi caizdir. Bu durumda vekâlet ahkâmı bağlandığı şart veya izafe edildiği zamanla kayıtlıdır. Mesela birisi birisine; "Falan adam şu zamana kadar gelirse, benim şu malımı ona sat" diye bir vekâlet verse bu vekâlet o adamın anılan zamana kadar gelmesine bağlıdır.