VECD

Bulma, var olma, hâsıl olma, buluş, kulun herhangi kasdı ve çabası olmadan, onun kalbine tesâdüf eden şey (ilham, his, feyiz, vârid) anlamında bir Tasavvuf ıstılahı.



Tasavvufta vecd kelimesinin bir çok mânâsı vardır. Sâlikin dinî his ve heyecanı ile yaşadığı mistik hal "vecd" sözü ile ifade edilir. Dinin bir bilgi (zâhir, şerîat) yönü, bir de his ve heyecan (yaşama, hâl) yönü vardır. En küçük dini his ve heyecanlara da "vecd" denilmekle beraber, bu tabii daha ziyade şuur ve bilgi haline galip olan dini his ve heyecanları ifade etmek için kullanılır. Vecd, zorlama ve yapmacık olmaksızın kalbe gelen şeydir. Bir başka deyişle kast ve tekellüfsüz olarak kalbe gelen feyz ve tecellidir. O, kalpte şimşek gibi parlayıp sonra aniden sönen parılıtılardır (Seyyid Şerif Cürcanî, Tarifat, İst.,1253,160). En genel anlamıyla, ilâhî aşkın doğurduğu heyecan haline denir. İbn Arabî'ye göre vecd, kalpten perdenin kalkması, sonra Hakk'ın müşahede edilmesi ve gaybın mülâhazasıdır (Tahanevî, Keşşafu Istılahati'l-Filnûn, II, 1454).



Tasavvufta bazan "zevk" de denilen vecd hali bütün sûfilerde görülür. Batı dillerinde vecd karşılığı kullanılan "ecstase" kelimesi, aslında, "kendinden dışarı çıkma" demektir ve çok eski bir kökü vardır. Geniş anlamda söylenecek olursa, havf-reca, ünsheybet, galebe-huzûr, gaybet-şuhûd, cem-fark, sekr-tecelli, sekr-sahv, fenâbekâ vs. gibi mistik haller birer vecd hâdisesidir.



Vecd, karşılaşma, yüz yüze gelme, buluşmadır. Kalbin karşılaştığı hüzün ve neşe gibi şeylerin hepsi birer vecddir. Vecd, Hakk'tan gelen mükâşefeler tecellilerdir.



Vecd, daha çok, kendinden geçme ve istiğrak manasında kullanılmaktadır. Bu anlamdaki vecd bir sır olup, tarifi mümkün değildir; ancak yaşamakla öğrenilir.



Vecd'in çoğulu "mevacid"dir. Vecde gelene de "vâcid" denir, Vecdin basit şekli "tevâcüd", en mükemmel şekli ise "vücud"dur. Sûfî Allah'ı temâşa etmek arzusuyla tutuşarak kendinden geçer. Onu bu hafi "vecd"dir. Vecdin sonunda aradığını bulması ise"vücûd" tabiriyle ifade edilmektedir. Bunlarla yakından ilgili bulunan "tevâcd" tabiri ise, insanın kendisini zorlayarak (zikir veya diğer hareketlerle) vecdi araması demektir. Tevâcüdde vecd; içten olmayıp dış vasıtalarla sağlandığı için bir çeşit gösteri mahiyetindedir. Bu yüzden onun, ki, bir ve gurur verdiği (çünkü başkaları görmektedir) söylenerek pek hoş görülmez.