Vahyin İşleyişi ve Geliş Şekilleri

Allah (cc)'ın, insan topluluklarıyla bir nevi konuşması sayılabilecek kurumsal vahy, direkt değil, bir başka elçi (melek) aracılığıyla gerçekleşir. 



Canlı ve cansızvarlıklara bildirilen vahyiln iki boyutu, -vahyin kaynağı Allah (cc) ve onu alan canlı veya cansız varlık- vardır. Peygamberlere bildirilen vahyin ise Allah (cc), vahy meleği, peygamber ve onların tebliğ ettikleri insanlar olmak üzere dört boyutu vardır.



Kur'an, bütün peygamberlere vahy geldiğini haber vermektedir. Zâten peygamberliğin ve onlara âit tebliğin kaynağı vah'dir (4/Nisâ, 162; ayrıca bak. 7/A'râf, 117, 160; 20/Tâhâ, 77; 26/Şuarâ, 52).



Vahy'in en önemli ve en son muhâtabı Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir. Kurumsal olarak vahy, O'nun risâleti ile sona ermiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) vahy'i yukarıdaki âyette geçen üç yolun hepsiyle almıştır. Hz. Âişe'nin haber verdiğine göre, Peygamberimizin vahy alışı önceleri rüya şeklinde idi ki, gördüğü bütün rüyalar gündüz gibi gerçek olurdu (Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1, 1/3).



Vahyin ikinci geliş şekli, Peygamberimiz uyanıkken, Cebrâil'in görünmeden kalbine vahyi yerleştirmesidir.



Vahyin üçüncü geliş şekli, Cebrâil'in bir genç kılığında vahyi getirmesidir. Cebrâil daha çok Dıhye isimli sahîbînin şeklinde gelirdi. Vahy'in en kolay geliş şekli bu idi.



Vahyin dördüncü geliş şekli, çıngırak veya zil sesine benzer bir sesle gelmesidir ki, bu, vahyin en ağır geliş şekli idi. Ses kesildiği zaman Peygamberimiz vahyi kalbinde tutmuş olurdu.



Vahyin beşinci geliş şekli, Cebrâil'in kendi yaratılış ile görünerek vahyi getirmesidir. Hira'daki ilk vahy böyle gelmişti.



Vahyin altıncı geliş şekli, Peygamberimizin bir perde arkasından Rabbimiz ile konuşmasıdır. Mirac yolculuğunda böyle olmuştur (Bak. Buhârî, 1/1-5; Müslim, 4/1816-1817; Tirmizî, 2/146-149; Ahmed bin Hanbel, 2/222, 4/158, 163, 256; Muvattâ -Tenvîru'l-Havâlik, 1/206-207).



Peygamberimiz vahy'i alırken zorluk ve sıkıntı çekerdi. Vahyin geliş zamanında, en soğuk günlerde bile buram buram terlerdi, bir deve üzerinde ise, deve ses çıkararak çökerdi (Zâdu'l-Meâd, 1/25, nak. Subhi Salih, Ulûmu'l-Kur'an, s. 28).



Vahy, peygambere sıradan bir bilgi veya haber ulaştırma değil, onu İlâhî gerçeklerle buluşturma, onu bu gerçekler doğrultusunda değiştirmedir. Nitekim vahy peygamberde yapısal değişiklik meydana getirir ve o vahyin canlı bir örneği haline gelir.



Gelen vahy, peygamberimizin hem kalbine, hem de hâfızasına işlenir ve vahy bir daha onun kalbinden çıkmaz (87/A'lâ, 6).



Bilindiği gibi, Peygamberimiz (s.a.v.), kendisine gelen vahyi sahâbelere öğretiyor, vahy kâtiplerine o günkü kâğıt ve diğer yazı malzemelerine yazmalarını emrediyordu. Böylece vahy yoluyla gelen Kur'an, tümüyle hâfızalarda ezberlendi, yazı ile kayıt altına alındı ve korundu.



Vahy kelimesi, aynı zamanda Kur'an'ı ve İslâm'ı da ifâde eder. Kur'an'ın tanıtımı yapılırken, 'O, Allah'ın vahyidir' denilir.



Vahy'in içyüzü insan aklıyla anlaşılamaz. Çünkü o akıl ve duyular üstü İlâhî bir haberleşmedir. Onun geliş şekli, Peygamberimizin kişiliği, faâliyeti ve Kur'an'ın bizzat kendisi, vahyin ne olduğunu bize açıklar. Vahy, insan aklına ve oluşun kurallarına aykırı değildir.



Vahy'in dili, gönderildiği kavmin dilidir. Onun amacı, insanlara yol göstermektir. Son vahy Kur'an, bölünmez bir bütündür ve en mükemmel irşad edicidir ve kıyâmete kadar geçerliliği d