Mürteddin Cezası

İslâm müctehitleri mürteddin öldürülmesi gerektiği konusunda görüş birliği içindedir. Delil şu hadislerdir: "Dinini değiştiren kimseyi öldürünüz" (Buhârî, Cihâd 149, İ'tisâm, 28, İstitâbe, 2; Ebû Dâvud, Hudûd 1; Tirmizî, Hudûd, 25; Nesaî, Tahrîm,14); "Müslüman bir kimsenin kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur. Zina eden dul, cana karşılık can ve cemaatten ayrılıp dinini terkeden kimse" (Buhârî, Diyât, 6; Müslim, Kasâme, 25, 26; Ebu Davud Hudûd 1).



Hanefilere göre, irtidâd eden kadın öldürülmez, fakat yeniden, İslâm'a dönünceye veya ölünceye kadar hapsedilir. Çünkü o, büyük bir cürüm işlemiş olur. Ancak kadınların öldürülmesini Rasûlüllah (s.a.s) yasaklamıştır. Temelde, mürteddin öldürülmesi küfrü yüzünden değil, İslâm toplumuna baş kaldırması yüzündendir. Çünkü İslâm devletine baş kaldırmanın cezası Allah yanında, öldürmekten daha büyüktür. Yukarıda yol kesmenin cezasını açıklarken buna temas etmiştik (bk. es-Serahsî, el Mebsût, I, 98 vd.; İbnü'l-Humâm, Fethu'l-Kadîr, IV, 385 vd.; el-Kâsânî, a.g.e, VII; 134; İbn Âbidîn, a.g.e, III, 312, 326).



Çoğunluk fakihlere göre ise, dinden dönen kadın da öldürülür. Çünkü Ümmü Mervân adlı bir kadın İslam'ı terketmiş, bu haber Hz. Peygamber (s.a.s)'e ulaşınca, bu kadının tevbeye davet edilmesini bildirmiş, tevbe ederse serbest bırakılmasını, aksi halde öldürülmesini emretmiştir. Ancak bu hadisin senedinde zayıflık vardır (bk. Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III, 458; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr VII,192). Yine Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel (ö. 18/639)'i Yemen'e vali olarak gönderirken ona şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir erkek İslâm'dan dönerse, onu yeniden İslâm'a çağır, dönerse ne âlâ; aksi halde onun boynunu vur. Kadın da dinden dönerse, onu da dine yeniden çağır, dönerse ne âla; aksi halde boynunu vur" (Zeylaî, a.g.e, III, 457; eş-Şevkânî, a.g.e, VII,193). İbn Hacer, bu hadisin senedinin hasen olduğunu söylemiştir.



Hanefilere göre, Hz. Peygamber döneminde görülen bu gibi kadın öldürme olaylarının irtidâd sebebiyle değil İslâm devletine başkaldırma yüzünden olmuştur.



Mürteddin öldürülmeden önce tevbeye çağrılması Hanefîlere göre müstehaptır. Çünkü bununla yeniden İslâm'a dönmesi umulur. Eğer tevbe etmezse, tevbe edeceği umulur veya kendisi süre istemiş olursa ona üç gün süre verilir. Ancak tevbe edeceği umulmaz veya süre istememiş olursa, derhal öldürülür. Delil Hz. Ömer'in uygulamasıdır: Ömer (r.a), İslâm ordusundan bir adamın durumunu sordu: "İslâm'a girdikten sonra Allah'ı inkâr ettiği için onu öldürdük" dediler. Hz. Ömer dedi: "Keşke onu bir evde üç gün hapsedip, her gün bir ekmek verseydiniz, belki tevbe ederdi". Sonra şöyle dua etti: "Allahım! Ben orada yoktum, emir de vermedim, razı da olmadım" (Mâlik, Muvatta', Akdiye, 16).



Çoğunluk müctehidlere göre, mürted erkek ve kadının öldürülmeden önce üç kere tevbeye çağrılması vaciptir. Delil; Ümmü Mervan hadisi ile Hz. Ömer'in tevbeye davetin gerekliliğini bildiren ifadeleridir (bk. İbn Rüşd, Bidâyetti'l-Müctehid, Mısır, t.y., II, 448; eş-Şirbînî, a.g.e,139 vd; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII,124 vd.; ez-Zuhayli, a.g.e, VI, 186-188.)



Mürted, yalnız İslâm devlet başkanı veya onun yetki verdiği kimse tarafından öldürülebilir. Bunların izni olmaksızın başka birisi öldürülürse kötü bir iş yapmış olur ve ta'zîr cezası uygulanır. Ancak tevbeye çağırmadan önce bile olsa, böyle bir öldürmeden dolayı öldürenin tazminat yükümlülüğü bulunmaz (ez-Zuhaylî, a.g.e, VI, 188).