2. Hırsızlık Cezası

Başkasına ait olup, koruma altında bulunan en az on dirhem değerindeki (Hz. Peygamber döneminde iki koyun bedeli) bir malı çalmanın cezası Kur'an-ı Kerim'de şöyle belirlenmiştir: "Hırsızlık yapan erkek ve kadının; yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah her şeye galip, tam hüküm ve hikmet sahibidir" (el-Maide, 5/38). Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekiler, şu yüzden helak oldular, onlar şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, hırsızı serbest bırakırlar, güçsüz bir kimse hırsızlık yapınca da ona ceza uygularlardı" (eş-Şevkânî, a.g.e, VII, 131, 136).



Hırsızlık cezası uygulanınca, çalınan mal elde mevcutsa sahibine teslim edilir; helâk olmuşsa bu malın tazmini gerekmez. Çünkü had ile tazmin bir arada uygulanmaz. Hatta, malı çalınan kişi daha önce malının tazminini talep etmişse artık el kesme cezası düşer. Çünkü yukarıdaki ayette yalnız had cezasına yer verilmiş, malın tazmininden söz edilmemiştir. Diğer yandan Allah elçisi; "Hırsıza had uygulanınca artık malın tazmini istenemez" (Zeylaî, o.g.e, III, 375) buyurmuştur.



Mâlikilere göre, hırsız zenginse hem had, hem de malın tazmini birlikte uygulanır; yoksulsa, had cezası ile yetinilir.



Şâfiî, ve Hanbelîlere göre ise, hırsızın zengin veya yoksul oluşuna bakılmaksızın had ve tazmin cezası birlikte uygulanır. Çalınan mal mislî ise misliyle, kıyemî ise kıymetiyle tazmin ettirilir. Çünkü had cezası Allah hakkı, tazmin cezası ise kul hakkıdır (Ayrıntı için bk. "Hırsızlık" maddesi).



El kesme cezası da diğer hadler gibi İslâmî hükümlerin tam olarak uygulandığı İslâm ülkesinde söz konusu olur. Böyle bir ülkede toplum dengeleri kurulmuş, sosyal güvenlik müesseseleri oluşturulmuş olacağı için maddî sıkıntıya düşenlerin problemleri çözülmüş olur. Bu yüzden Hz. Ömer kıtlık yılındaki sıkıntıları dikkate alarak el kesme cezasını uygulamamıştır (Hayreddin Karaman, İslâm Hukukunda İçtihad, Ankara 1975, 77).