Allah En Büyüktür
Tekbir deyince elbette akla tekbir cümlesi gelir. O da herkesin bildiği gibi Allahü ekber cümlesidir. Bu da Allah en büyüktür demektir.
Bu söz sıradan bir cümle değildir. Farklı ilâhlara inanan kimseler, tapındıkları ilâhları büyük bilirler. Bir takım zorbaların, diktatörlerin, tağutların önünde secde edenler, ya da onlara itaat edenler; onları çok büyük, en büyük tanırlar. Kimileri kendilerine hükmeden güç odaklarını, iktidar seçkinlerini, devlet erkini en güçlü ve büyük zannederler.
Rabbimiz müminlere Allahü ekberi öğreterek, bütün bu büyüklük yanlışlığından onları kurtarmıştır. En yüce olan; eşi ve benzeri olmayan, her şeyi yoktan var eden, sonsuz güç sahibi, her an diri ve canlı olan, ezelí ve ebedí olan Allahtır.
Allahü ekber bir iman ifadesidir. Bir din seçiminin sözle dile getirilmesi, bir kulluk bildirimidir. Inanan insan, bu cümleyi söyleyerek kimi büyük tanıdığını, kime ibadet edeceğini ilan eder.
Mekkede ilk inen âyetlerde söyle bir ifadeyi görüyoruz:
Ey bürünüp-örtünen, Kalk (ve) bundan böyle uyarıp-korkut, Rabbini tekbir et (yücelt), Elbiseni de temizle. (Müdessir: 74/1-4)
Islâm bu ilk mesajla, insanlara kimin büyük tanınması gerektiğini haber veriyordu. Ya çıkarları olduğu için, ya korktukları için, ya da baba mirası olduğu için yalancı ilâhları ekber tanıyan insanlara bundan güzel bir mesaj olamazdı. Bu ilân-duyuru karşısında, büyüklüğü başka şeye veren insanların sarsılmaması mümkün değildi. Allahü ekber yüce bir gerçeği haykırıyordu ve işitenleri ürpertiyordu.[35]
Bu söz sıradan bir cümle değildir. Farklı ilâhlara inanan kimseler, tapındıkları ilâhları büyük bilirler. Bir takım zorbaların, diktatörlerin, tağutların önünde secde edenler, ya da onlara itaat edenler; onları çok büyük, en büyük tanırlar. Kimileri kendilerine hükmeden güç odaklarını, iktidar seçkinlerini, devlet erkini en güçlü ve büyük zannederler.
Rabbimiz müminlere Allahü ekberi öğreterek, bütün bu büyüklük yanlışlığından onları kurtarmıştır. En yüce olan; eşi ve benzeri olmayan, her şeyi yoktan var eden, sonsuz güç sahibi, her an diri ve canlı olan, ezelí ve ebedí olan Allahtır.
Allahü ekber bir iman ifadesidir. Bir din seçiminin sözle dile getirilmesi, bir kulluk bildirimidir. Inanan insan, bu cümleyi söyleyerek kimi büyük tanıdığını, kime ibadet edeceğini ilan eder.
Mekkede ilk inen âyetlerde söyle bir ifadeyi görüyoruz:
Ey bürünüp-örtünen, Kalk (ve) bundan böyle uyarıp-korkut, Rabbini tekbir et (yücelt), Elbiseni de temizle. (Müdessir: 74/1-4)
Islâm bu ilk mesajla, insanlara kimin büyük tanınması gerektiğini haber veriyordu. Ya çıkarları olduğu için, ya korktukları için, ya da baba mirası olduğu için yalancı ilâhları ekber tanıyan insanlara bundan güzel bir mesaj olamazdı. Bu ilân-duyuru karşısında, büyüklüğü başka şeye veren insanların sarsılmaması mümkün değildi. Allahü ekber yüce bir gerçeği haykırıyordu ve işitenleri ürpertiyordu.[35]
T harfi
- * Tedavi:
- 10. Tebdil-i Hava:
- 5- Tavaf-ı Umre:
- a- Eski Ahid'de Takdis:
- a) Haricîler
- Bütün Varlıklar Tesbih Yaparlar
- c- Çevre Temizliği:
- Heykelcilik, Ressamlık, Fotoğrafçılık
- İnsanlar Hakkında Vekil' Denilmesi:
- İslâm'da Tapu Tescilinin Tarihçesi
- Nefis Tezkiyesinin Anlamı
- Ta'zîr Cezasını Vermeye Yetkili Olanlar:
- Tafsil İman'ın Üçüncü Ve En Yüksek Derecesi:
- TAHRİC
- Takvânın Aşamaları
- TEBÜK SEFERİ
- TECVÎD
- TEĞANNİ
- Tekvin Sıfatının İsbatı
- TOPRAK MÜLKİYETİ
- TÜRBE
- 11. Kuvve-i Maneviyeyi Takviye:
- a) Hastalıgı Da Şifayı Da Veren Allah'dır.
- Allah'ın Sübhân Oluşu
- b- Yeni Ahid'de Takdis:
- b) Mutezile
- Osmanlılarda Arazilerle İlgili Kayıtlar
- Seferin Nedeni:
- Ta'zîr Gerektiren Suçun İspat Yolları:
- TAADDÜD-Ü ZEVCAT