TEHECCÜD

'Teheccüd' kelimesinin aslı 'hücûd' köküdür. 'Hücûd' sözlükte, uyku demektir.



'Teheccüd', kelime anlamıyla, uykuyu gidermek, birini uyandırmak demektir. Din dilinde 'teheccüd', uykuyu fedâ ederek ibâdet ve Kur'an'la meşgul olmak için uyanmak, kalkmak demektir. Bu anlamda 'teheccüd', Kur'an okuyarak geceyi değerlendirmektir.



Peygamberimiz, teheccüdü genellikle namaz kılarak yerine getirdiği için, gece namazına 'teheccüd namazı' denilmiştir. 'Teheccüd' denilince de artık bu namaz hatırlanmaktadır.



Kur'an şöyle diyor:



"Gecenin bir kısmında kalk, sana âit bir nâfile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama (makam-ı mahmûda) ulaştırır." (17/İsrâ, 79)



Buradaki emir Peygamberimizedir. Peygamberimiz de bu namazı veya gece ibâdetini vefat edinceye kadar hiç terketmemek üzere yerine getirmişti. Hatta hasta olsa bile bu namazı kıldığı rivâyet ediliyor (Ebû Dâvud, Kıyâmu'l-Leyl 2, hadis no: 1307, 2/32)



İslâm âlimleri gece ibâdetinin Peygamberimiz için farz, diğer müslümanlar için nâfile olduğunu söylemişlerdir.



Gece ibâdetinin 'teheccüd' olabilmesi için, biraz uyuduktan sonra kalkılması gerekir. Bu, uykuyu Allah'ı zikir, Kur'an okuma ve namaz için fedâ etmektir.



Gecenin sessizliği içerisinde Rabb ile kul ilişkisini yakalamak 'teheccüd' ile mümkün olabilir. Herkesin uyuduğu bir saat, uyanık bir mü'min için Allah'a yakınlaşma, O'na içten duâ etme, O'ndan af isteme fırsatıdır. 'Teheccüd', bütün gösterişlerden uzak, günlük uğraşıların çok çok uzağında, samimi bir şekilde, ihlâs anlayışı ile Allah'a bağlılığın gösterildiği özel bir ibâdettir. Şüphesiz bu ibâdet, insan ruhunun yücelmesinde önemli bir rol oynar.



Bir başka âyette 'Namaz için yanlarını yataklarından uzaklaşranlar, Allah'tan korkup sakınarak duâ edenler" övülmektedirler (32/Secde, 16-17).



Peygamberimiz buyuruyor ki:



"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç (ayı), Allah'ın ayı olan Muharrem'dir. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da, gece namazıdır." (Müslim, Sıyâm 38, hadis no: 1163, 2/821; Ebû Dâvud, Savm 55, hadis no: 2429, 2/323; Tirmizî, Salât 324, hadis no: 438,2/301; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 7, nak. K. Sitte, 13/145)



"Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan ve hanımını da uyandıran, hanımı kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kula rahmetini bol sılsın. Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, kocası kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kadına da rahmetini bol kılsın." (Ebû Dâvud, Salât, hadis no: 1308, 2/33; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 5, Nak. Kütüb-i Sitte, 9/309, H. İbadetler Ans. 4/280)



"Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önceki sâlih kimselerin âdeti idi; Rabbinize yakınlık, günahlardan koruyucu, kötülüklere keffâret, bedenden hastalığı kovucudur." (Tirmizî, Deavât 102, hadis no: 3549, 5/552)



Birkaç rivâyette Peygamberimizin teheccüd namazlarını uzun kıldığını ve ayakları şişinceye kadar ayakta (kıyamda) durduğunu, "Allah senin gelmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir, niçin böyle yapıyorsun?" sorularına; 'şükreden bir kul olmayayım mı?' cevabını verdiğini okumaktayız (Müslim, Sıfatü'l-Münâfıkîn 18, hadis no: 2820, 4/2172; Buhârî, Tefsir 485 (Feth), 6/169).



Teheccüd namazı iki rek'at kılındığı gibi, güç yeterse daha fazla da kılınabilir.



Gecenin yarısından sonra uyanılması ve teheccüd yapılması daha uygun görülmüştür.



Peygamberimizin teheccüd namazında şöyle duâ ettiği rivâyet ediliyor:



"Ey Rabbimiz olan Allah'ım! Gökleri, yeri ve içinde olanları ayakta tutan Sensin. Hamd Sanadır. Sen göklerin, yerin ve bunların içinde olanların nûrusun. Hamd Sanadır. Sen Hakk'sın, va'din (verdiğin söz) gerçektir. Cehennem gerçektir, Cennet gerçektir. Peygamberler gerçektir, Muhammed gerçektir. Kıyâmet saati gerçektir. Ey Allah'ım! Sana teslim oldum, Sana inandım, Sana güvendim, Sana yöneldim. Sana dayanarak (düşmanlara) karşı geldim. Senin hükmüne uydum. Benim şimdiye kadar geçmiş günahlarımı da bundan sonrakileri de, açığa vurduklarımı da, gizlediklerimi de bağışla..." (Buhârî, Teheccüd 1, 2/60; Deavât 9, 8/86; Müslim, Salâtu'l-Musâfirîn 36, hadis no: 769, 1/532; Ebû Dâvud, Salât, hadis no: 771, 1/205; Muvattâ, (Tenvîru'l-Havâlik), Salât, 1/217; Tirmizî, Deavât 29, hadis no: 3418, 5/481; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 9, na