Teğanninin Haramlığı Hakkında Mezheblerin Ve Ulemanın Görüşü

1- Hanefilere göre haram olan teğanni fuhşiyat ve günahı ihtiva edendir. Nitekim İbn Abidin Haşiye'sinde şöyle der: "Haram olan teğannî helâl olmayan lâfızlarla söylenendir. Erkeklerin tasviri, kadınların tasviri, şaraba teşvik edip onu vasfetmek, meyhaneler, Müslümanı hicvetmek... bunlar haram teğanni gurubuna girer" (İbn Abidin, Hâşiye, V, 305).



Cumhuru ulema, bu nitelikleri taşıyan teğanninin haram olduğu kanaatine varmışlardır. Harama götürmediği ve şer'i bir vacibi iptal etmediği takdirde eğlence ve oyunun haram olmadığına da karar vermişlerdir (Cezîr; el-Fıkhu ale'l-Mezâhibi'l-Erbea, II, 43-44).



2- Hanbeli alimlerinden bir kısmı, İbnü'l-Hanefiyye'nin Hac suresinin 3. ayeti hakkındaki rivâyeti ile, İbn Abbas'la İbn Mes'ûd'un Lokman suresi 6. ayetinde geçen "Lehvü'l-Hadisi" teğannî olarak tefsir etmelerini delil alarak haram olduğu kanaatine varmışlardır (İbn Kudâme, el-Muğnî, XII 142).



İbn Kayyim el-Cevziyye konuyu enine boyuna tartışarak teğannînin mutlak olarak haram olduğunu isbata çalışır (İbn Kayyim, İğasetü'l-Lehfân, I, 238).



İbn Kayyim teğannînin haram olduğuna dair iddiasını şu üç kaide üzerine bina eder:



Birinci Kaide: Zevk, hal ve vecd şeriatın hükmüne mahkûmdur. Bunları hakim yapan, sapar ve fesada uğrar. Dine ait olarak Allah'ın muradına muhalif olan her şey kulun haz ve şehvetidir. Bu ister mal, ister riyaset, ister şekil, ister hal, ister zevk ve vecd olsun aynıdır (İbn Kayyim, Medâricü's-Sâlikîn, I, 238).



İkinci Kaide: Fiillerden bir fiilin, hallerden bir halin veya zevklerden bir zevkin hükmüne sahih mi, yoksa fasid mi, hak mı, yoksa batıl mı diye ihtilâf olursa, Allah katında ve O'nun mümin kulları katında makbûl olan delile dönmek vacip olur. Kim ilmini, sülûkünü ve amelini bu temel üzerine bina etmezse, dinden hiçbir şey üzerinde değildir (İbn Kayyim, Medâricü's-Sâlikın, I, 496).



Üçüncü Kaide: Bir şeyin hükmünün mubah mı, haram mı olduğu sâlik tarafından bilinemezse, onun fesada uğrattığı şeye, onun semeresine ve gayesine baksın. Eğer o şey apaçık bir fesadı içeriyorsa, Şeriat sahibinin onu emretmesi veya mübah kılması muhaldir. Hem de onun haram olduğu onun Şeriat vasıtasıyla biliniyorsa. Teğannî ise, İbn Mes'ûd (r.a)'in dediği gibi, "Zinanın efsûnudur" (İbn Kayyim, Medâric, I, 498).



İmam Kurtubi tefsirinde, teğanninin mekruhluğu, ondan men ve onu dinlemek konularıyla ilgili bazı hadisleri zikrettikten sonra şöyle der: "Bu ve diğer hadisler sebebiyle ulema teğanninin haram olduğunu söylemişlerdir. Bu onun yayanların adet edindiği teğannidir. bu teğanniler nefisleri tahrik eder, arzuları tatmine teşvik eder. Sükûnet halindekini harekete getiren, gizliyi açığa çıkaran lâübaliliğe götürür. Bu çeşit şiirde olursa, kadının anılması ve güzelliğinin vasfedilmesinde şarabın anılmasında ve haramlığında ihtilâf olmayan muharrematın zikrinde ateşi tutuşturur. Çünkü bu ittifakla kötülenmiş olan teğanni ve eğlencedir." (Kurtubî, el-Câmî, XVI, 54).



İzzü'd-Dîn b. Abdü's-Selâm da şöyle der: "Haram şarkıları dinlemek, alemlerin Rabbine karşı cüretkâr cahillerin yanlışlarındandır. Onların zanettiği gibi bu Allah'a yakınlık vesilesi olsaydı, peygamberler onu yapmayı ve ümmetine öğretmeyi ihmal etmezlerdi. Bu ne peygamberlerin birinden, ne de evliyanın büyüklerinden nakledilmemiştir. Gökten indirilen kitablardan hiçbirisi de buna işaret etmemiştir. Cenabı Hak şöyle buyurmuştur: "Bu gün size dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'dan hoşnut oldum” (el-Mâide, 5/3).



Çalgı aletleriyle oynanan oyunları dinlemek dinden olsaydı, Resulullah (s.a.s) bunu açıklardı. Halbuki o şöyle buyurmuştur: Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin olsun ki, sizi Cehenneme yaklaştıran ve Cennetten uzaklaştıran hiçbir şey bırakmadım ki size onu yasaklamamış olayım" (İzzü'd-Dîn b. Abdü's-Selâm, Kavaidü'l-Ahkâm fi Mesalihil'l-Enâm, I, 216).



Abdurrahman İbnü'l-Cevzî de buna yakın bir ifadeyle şöyle der: "Teğannî insan tabiatını tahrik eden, şehevî duyguları ayaklandıran ve onu normal durumundan çıkaran şarap ve benzeri şeyleri güzel gösterecek bir ifadeyle sahip olursa bu haram olan teğannidir. Bilhassa şer'en yasaklanan çalgı aletleriyle birlikte olursa..." (İbnü'l-Cevzî, Telbîsü İblîs, 253).



Bütün bunlardan çıkarılacak netice şudur:



1- Teğanni'nin konusu İslâm akide, edeb ve öğretisine aykırı olmamalıdır.



2- Harama ve vakit israfına sebep olmamalıdır.



3- Başka bir haramla birlikte olmamalıdır. Meselâ, şarap meclislerinde, kadın ve erkek karışık meclislerde okunmamalıdır (Kardavî, el-Halâl ve'l-Harâm, 84)



Teğanni'nin kadın tarafından yapılması ittifakla haramdır. Çünkü kadının sesi avrettir. Yabancı erkeklerin de onu dinlemesi haramdır. Zevcinin dinlemesi caizdir.



Kadının şarkı söyleyen başka bir kadını dinlemesinde bir sakınca yoktur, ancak İslâm'ın çizdiği sınırları çiğnememek şartıyla. Nitekim Hz. Âişe evinde şarkı söyleyen iki cariyeyi dinlemiştir.



Teğanniyi kazanç vesilesi yapmak İslâm'a aykırıdır. Zira ne mütekaddiminden, ne de müteahhirinden teğanniyi sanat edinip, ondan kazanç sağlayan bilinmemektedir. Meşrû kazanca teşvik eden hadis-i şeriflerin ışığında fukaha şarkıcının kazancını haram kabul etmişlerdir.



İmam Kurtubî şöyle der: "Haram olduğuna icma edilen kazançlar şunlardır: Faiz, zina ücreti, rüşvet, ağıt yakmak, şarkı söylemek, hainlik yapmak, gayptan ve göklerden haber vermek üzere alınan ücret, çalgı çalmak, oynamak ve bütün bâtıl yollarla alınan ücret" (Kurtubî, el-Cami li Ahkâmi'l-Kur'ân, II, 3).



İsmail KAYA