Tecessüsün Zararları

Kur'an şöyle buyuruyor:



"Ey iman edenler! Zan'dan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli hallerini araştırmayın). Kiminiz de kiminizin gıybetini yapıp arkadan çekiştirmesin. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan iğrenip tiksindiniz. Allah'tan ittika edin (hakkıyla sakının). Şüphesiz Allah, Tevvâb'tır (tevbeleri çok kabul eder), Rahîm'dir." (49/Hucurât, 12)



Âyet, mü'minlere üç önemli düşük davranıştan uzak kalmalarını emrediyor: Zan, tecessüs ve gıybet. Her üçü de İslâm toplumunun diriliğine, birliğine, güvenine ve kardeşliğine zarar veren şeylerdir. İslâm bir cemaat dinidir. Cemaatin bütün fertleri diğer kardeşlerinin haklarını korudukları gibi, birbirlerinin iyi durumunu isterler, kötü duruma düşmelerini istemezler. Onlara âit şeref, iffet, nâmus, haysiyet gibi değerleri kendi haysiyetleri kadar korurlar. Onların sakladığı, duyulmasını istemedikleri gizli hallerini, ayıp ve kusurlarını araştırıp diğer insanlara yaymazlar. Onları toplum içinde küçük düşürmezler. Halk arasında kötü tanınmaları için uğraşmazlar. Hatta onların bu gibi kusurlarını gizlemeye çalışırlar. Çünkü böylelikle hem çirkin şeyler insanlar arasında yayılmaz, hem de mü'min bir insan diğerinin arasında değerini kaybetmez.



Yukarıdaki âyetin müslümanların kardeş olduğunu vurgulayan âyetlerden sonra gelmesi de dikkat çekicidir.



Bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:



"Müslümanların eksiklerini, ayıplarını araştırmayın. Zira her kim müslümanların ayıplarını araştırırsa Allah (cc) da onun ayıbını tâkip eder, sonunda evinin içinde bile olsa onu rezil ve rüsvay eder." (Ebû Dâvud, Edeb, hadis no: 4884, 4/271; Tirmizî, Birr 85, hadis no: 2032, 4378)



Allah (cc) mü'minler arasında her türlü hayâsızlığın, çirkin işlerin yayılmasını isteyenleri, yani bunu yapanları dünya ve âhirette acıklı bir azapla tehdit ediyor (24/Nûr, 19).



İnsanlara âit günahların, kusurların veya hataların araştırılıp ortalığa yayılması, şüphesiz ki çirkin işlerin yuyılmasını istemektir, buna sebep olmaktır.



Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:



"Müslümanların gizli hallerinin (ayıplarının) peşine düşerseniz, onları ifsat edersiniz (fesâda uğratırsınız)." (Ebû Dâvud, Edeb, hadis no: 4888, 4/273; Riyâzu's-Sâlihîn, 622)



İfsat olmuş, bozulmuş, iyi durumunu kaybetmiş kişilerin bulunduğu toplum, sağlıklı olamaz. Öyleyse, mü'minler din kardeşlerinin ayıplarını ve kusurlarını ifşâ edici (ortaya dökücü) değil, örtücü olmalılar.



"Kim bir ayıp görür ve onu örterse, diri diri gömülmüş bir kız çocuğunu diriltmiş gibi olur." (Ebû Dâvud, Edeb, hadis no: 4891, 4/273)



Yine, bir başka hadiste buyuruluyor ki:



"Zandan kaçının, çünkü zan sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin içyüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine (kötü niyetle) kulak kabartmayın. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin. Allah'ın emrettiği gibi kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz, ona hakaret etmez. Takvâ buradadır, takvâ buradadır" diyerek göğsünü işaret etti (Buhârî; Müslim; Riyâzu's-Sâlihîn, 622)



"Bir kul dünyada bir kulun (ayıbını) örterse, Kıyâmet günü de Allah onun ayıbını örter." (Müslim, Birr 21, hadis no: 2590, 4/2002)



Müslümanların kendilerine âit, hiçbir zaman tecâvüz edilmemesi gereken hakları, haysiyet ve şerefleri vardır. Bunları korumak diğer müslümanların görevidir. Gizli hallerin araştırılmaması, müslümanların diğerleri üzerinde bir hakkıdır. İnsan onuruna yakışan da onu şereflendirmek, toplum içinde rezil ve rencide etmemektir.