Tasvir'in Anlam Sahası

'Sûret' kökünden gelen 'tasvir', şekil ve biçim verme, şekillendirme, resim yapma anlamlarına gelir.



'Tasvir', Türkçe'de; bir şeyi şekil ve sözle anlatma, görebildiğimiz veya hissedebildiğimiz şeyleri bize gösterebilecek, meydanda olmayan ama duyumsanabilen şeyleri duyurabilme yeteneği diye tanımlanmaktadır.



'Tasvir'i, sûret verme anlamında alırsa, şüphesiz en büyük tasvirci Rabbimizdir. Yukarıdaki anlamlar çerçevesinde aynı kelimeyi insanlar hakkında da kullanabiliriz.



Nitekim Arapça'da resme ve fotoğrafa 'sûret' denilmektedir. Türkçe'de sûret, bir belgenin, evrakın veya bir yazının aynısına, kopyasına denir. Kaba bir söylenişi olan 'surat' ise, insanın yüzü için kullanılır.



'Tasvir' edene, 'sûret' verene, sûretlendirene 'musavvir' denir. Bu anlamda tek 'musavvir' Allah (cc)'tır. Başka hiç kimse hakkında 'musavvir' sıfatı kullanılmaz. Çünkü 'el-Musavvir', yoktan var etme gibi, örneği olmayan, öncesi bulunmayan, yepyeni bir şekillendirme, İlâhî bir biçim vermedir ki, bu da Allah'a ait bir sıfattır.



Kur'an, bir yerde Allah'ın ismi olarak 'el-Musavvir'i kullanmaktadır (59/Haşr, 24).



Kıyâmetin kopuşunu ilân edecek olan 'sûr' âleti de 'sûret' kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Bu âlet, sanki bütün insanların yeniden dirilmesiyle, yeniden şekillenmesiyle ilgili bir 'sûretlenme'yi anlatmaktadır.



'Tasvir'in, 'sûret yapma, sûretlendirme', resim veya kabartma şekil ve biçim verme olduğunu hatırlayalım.



İslâm bilginlerine göre iki türlü 'tasvir-sûret' vardır:



Birincisi, boyutları olan sûretler, yani heykeller.



İkincisi de boyutları olmayan, kâğıt, duvar, kumaş vey abenzeri yüzeylere yapılan sûretler, yani resimler.



Kur'an, çok eski devirlerden beri gelen heykelciliği ve buna ibâdet etmekte olan puta tapıcılığı kesinlikle yasaklamaktadır (5/Mâide, 90). (Hz. Nûh zamanında süs ve saygı için yapılan heykeller, zamanla tapınılan birer put haline gelmişlerdir (71/Nûh, 23-24).



İslâm'a göre heykel yapmak, heykele sahip olmak, bunun sanatıyla uğraşmak uygun görülmemiştir. (Çocuk oyuncakları ve benzeri şeyler bu yasağın dışındadır.)



Fotoğraf, gölgeyi hapsetmek sanatı olduğu ve el ile yapılan resimler gibi olmadığı için, kimilerine göre -aşırı saygı ve edep dışı olmamak şartıyla- bir sakıncası yoktur (Yusuf el-Kardavi, İslâm'da Helâl ve Haram, s. 183-201).



El ile yapılan resimlerle (sûretlerle) ilgili farklı görüşler vardır.



Tapınılan şeylerin resimlerinin yapılması helâl olmaz.



Tabiat manzaraları yapılabilir. Resmi yapan, Allah'ın yaratması sıfatıyla yarışmaya kalkarsa, 'ben de yaratıyorum' derse, bu tehlikelidir. Aşırı saygı duymak üzere birinin, bir ileri gelenin resmini yapması da mubah görülmemiştir. İslâm, tevhid dinidir ve Allah inancının başka bir şeyle zedelenmesine izin vermez. Bu bakımdan Allah'tan başkasına ta'zimi (aşırı saygı ve büyüklemeyi) kesinlikle yasaklar. İnsanlar zaman zaman birilerini aşırı severler, takdis ederler (kutsarlar) ve tapınmaya bile başlarlar.



Günümüzde birtakım ihtiyaçlar, bazı meslekler resim yapmayı gerekli kılmaktadır. Aşırı saygı duymaka, puta tapanlar gibi yapmamak şartıyla bu gibi resimleri yapmak ve kullanmak haram değildir (Y. Kardavi, İslâm'da Helâl ve Haram,s. 201-205).