Kavram Olarak Tahiyyât

Kelime anlamıyla 'tahiyye' bir duâ olmakla beraber, yetirli ve geniş kapsamlı bi duâ değildir. Yalnızca 'Allah ömürler versin, mülkünde devamlı ol' gibi duâlar elbette niyet ve istenen şeyler açısından eksiktir.



Kur'an bu kelimeyi de kavramlaştırarak ona daha geniş bir mânâ kazandırmıştır. Öyle ki, insanların selâmlaşma diye bildiği bu kelimeye, geniş kapsamlı 'selâm' içeriğini kazandırmış, müslümanların duâsında Allah'a karşı bütün saygı ve ta'zîm (büyük tanıma) ifadelerini bu mânâya katmıştır.



'Tahiyyât', 'tahiyye'nin çoğuludur.



Kur'an şöyle diyor:



"Bir tahiyye ile (selâmla) selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın, yahut verilen selâmı aynen iâde edin." (4/Nisâ, 86)



Bu âyet 'cihad'dan bahseden âyetlerden hemen sonra geliyor. Peygamberimizin zamanında birbirini 'tahiyye' ile selâmlayan müşrikler O'na karşı mücâdele etmektedirler. Kur'an, burada bir inceliğe dikkat çekerek, "kendi bildikleri selâmla size selâm verip barış isteyenlere daha güzeli ile karşılık verin, yahut selâmlarını aynen iâde edin" buyurmaktadır. Bu güzel incelik, İslâm(ın kavgaya değil, 'selâma-barışa' öncelik verdiğinin açık örneğidir.



Kur'an, mü'minlere de 'tahiyyeyi-selâmı' emrediyor:



"Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübâret ve pek güzel bir yaşama dileği (tahiyye) olarak birbirinize selâm verin, umulur ki aklınızı kullanırsınız." (24/Nûr, 61)



Bu âyette selâm, 'tahiyye' kavramı ile ifade edilmiş ve onun Allah tarafından verilmiş mübârek ve güzel bir şey olduğu açıklanmıştır. Şüphesiz ki bu, mü'minler arasında sevginin ve barışın çoğalmasını sağlayacaktır.



Mü'minler, sabretmelerine karşılık Cennette 'tahiyye' ile selâmlanacaklar (25/Furkan, 75). İman edip sâlih amel işleyenlere Cennette her türlü nimetler verilecek ve Cennetlikler birbirlerini 'tahiyye' (dirilik) selâmı ile selâmlayacaklar (14/İbrâhim, 23). Onların Allah'a kavuşacakları gün, dirlik ve temennileri 'tahiyye'dir-selâmdır (33/Ahzâb, 44).



İman edip sâlih amel işleyenler Cennette şöyle duâ edecekler:



"Allah'ım, Sen ne yücesin ve oradaki tahiyyeleri (dirlik temennileri)selâmdır; duâların sonu da: 'Gerçek, hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'adır." (10/Yunus, 10)



Yukarıda geçtiği gibi, selâm vermek veya verilen selâmı almak, Kur'an'ın emirlerindendir. Selâm, mü'minler arasında hem bir şiar (alâmet), hem bir duâ hem de bir güven aracıdır. Mü'minler selâmlaşarak aralarındaki kardeşliği ve güveni sağlamlaştırırlar. Birbirlerine, 'selâm' anlayışıyla, barışı ve esenliği, Allah'ın Selâm ismine teslim olmayı, 'Selâm yurdu' cennete kavuşmayı dilerler. Selâmlaşan mü'minler, yaşadıkları evleri ve toplumu 'selâm (barış ve güven9 yeri-dâru's selâm' haline getirmeye çalışırlar.



Bazılarına göre selâm vermek sünnet, almak ise farzdır.



Peygamberimiz, selâmı yaygınlaştırmanın, müslümanlar arasındaki sevgiyi artıracağını açıklıyor. (Bakınız: Selâm)



Müslümanlar birbirlerine 'selâm senin üzerine olsun -es-selâmü aleyküm' diyebilirler, ama 'selâm Allah'ın üzerine olsun' demezler. Abdullah bin Mes'ud (r.a.) şöyle anlatıyor:



"Rasûlullah (s.a.v.)'la namaz kılınca 'Selâm Allah'ın üzerine, selâm Cibrî ve Mikâil üzerine olsun' derdik. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:



"Selâm Allah'ın üzerine olsun demeyin. Çünkü Allah (cc), Selâm'ın kendisidir. Ancak, şöyle deyin: 'Tahiyyât... Allah içindir." (Buhârî, İsti'zan 3, 8/63, Deavât 16, 8/89; Müslim, Salât 55-61, hadis no: 402-403, 1/301; Ebû Dâvud, Salât 182, hadis no: 968, 1/254; Nesâî, İftitah 189, 2/191)