Kur'an'a Göre Câhiliyye Şâirleri:

O günkü şâirlerin toplum içerisinde etkileri olmakla birlikte çok saygın kişilikleri yoktu. Şâirlerin ilham eseri sözlerinden dolayı halk, bazen onlara cinlenmiş (mecnun) gözüyle bakardı. Kimileri de güçlülerin, kabile başkanlarının yanında yer alır, kendilerine çıkar sağlayanların lehinde kaside/methiye türü şiir sunarlardı. Söyledikleri şiirler, çoğunlukla büyüklük taslamalar, övünmeler, gururlar, aslı astarı olmayan iddialar, şarap ve kadın övgüleri, eğlence meclislerini göklere çıkaran, süslü ama faziletten uzak, boş sözlerdi.



Bu nedenle Kur’an, Peygamber’in şâir, Kur’an’ın da şiir olmadığını ısrarlı bir şekilde vurguluyor:



“Biz ona şiir öğretmedik; (bu) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma) ve apaçık bir Kur’an’dır.” (36/Yâsin, 69)



Bir başka yerde Kur’an’ın şerefli bir elçi tarafından tebliğ edilen bir vahy olduğu, asla bir kâhinin sözü olmadığı belirtiliyor (69/Haakka, 38-43).



Kur’an’ın büyüleyici belâğatı (söz güzelliği) karşısında saşıran, ama inanmaya yanaşmayan inatçılar, onun Peygamber tarafından (tıpkı şâirlerin yaptığı gibi) uydurulduğunu iddia ediyorlardı.



“Hayır, dediler; (bunlar) karmakarışık düşlerdir; onu kendisi düzüp uydurmuştur; belki de o, bir şâirdir. (Eğer öyle değilse) öncekilere gönderildiği gibi bize de bir âyet (mûcize) getirsin.” (21/Enbiyâ, 5)



Kur’an, câhiliyye dönemi şâirlerinin kötü rollerine işaret ederek, şeytanın, gerçeği ters yüz eden, günaha düşkün yalancı şâirlere ilham/vesvese verdiğini, onlara da ancak azgın sapıkların uyduğunu söyler: “Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan (şâir)lerin üstüne inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. Şâirlere sapıklar/azgınlar uyarlar. Şairlerin her vâdîde (her yerde) vehm (hayal) edip, başı boş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları/yapamayacakları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, Allah’ı çokça zikredenler ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.”  (26/Şuarâ, 221-227)