Suyun Satışının Hükmü

İslâm bilginleri mülk edinilmiş olsa bile, suyu bir bedel almadan bağışlamanın müstehap olduğu konusunda görüş birliği içindedir. Ancak suyun maliki buna zorlanamaz. Zaruret hali bundan müstesnadır. Bir topluluk susuzluktan dolayı ölmekten korkarsa, bunlara su vermek farz olur. Aksi halde susuz kalan topluluğun su sahibi ile silahlı çatışmaya girme hakkı doğar. Hanefilere göre, darda kalan kimse havuz, kuyu veya kendi mülkü içinde bulunan bir akarsu mâliki ile silâhlı çatışmaya girme hakkına sahiptir. Ancak onun kaplara konulmuş sulardan yararlanmada silâhsız çatışma hakkı vardır. Bu arada aldığı suyu da, yiyeceklerde olduğu gibi daha sonra tazmin etmesi gerekir. Çünkü almanın zarûret yüzünden helal olması, tazmine engel olmaz. Ancak mevcut su, sadece malikine yetecek kadar olursa silahsız saldırı hakkı da bulunmaz (İbnül-Hümâm, a.g.e., VIII, 145; İbn Âbidîn, a.g.e., V, 313; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmi ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, IV, 451, 452).



Suyun satışı konusunda iki görüş vardır.



1. Çoğunluk fakihlere göre, sahibinin yararlanıp, başkasını yararlanmaktan yasaklayabildiği kuyu, pınar, kaplara doldurulmuş vb. herkese mübah olmayıp malikine ait bulunan suları satmak câizdir. Bu kimse yakında su olunca, başkasını içmesi, alması veya hayvanlarını sulaması için kendi mülküne girmekten alıkoyabilir. Eğer yakında su bulunmazsa, ihtiyaç sahibine su vermesi veya onu su alması için serbest bırakması gerekir.



Delil şu hadistir. Hz. Osman, Medine'de Rûme kuyusunu bir yahudiden satın almış, bunu müslümanların yararlanması için vakfetmiştir. Hz. Osman, Rasûlüllah (s.a.s)'den şu hadisi işittikten sonra kuyuyu satın alma yoluna gitmiştir: "Kim Rûme kuyusunu satın alır ve bunu müslümanların hizmetine sunarsa, onun için cennet vardır" (Müslim, Şirb, 1; Tirmizî, Menâkrb, 18). Yahudi bu kuyunun suyunu para ile satıyordu. Bu hadis kuyu suyunu satmanın cevazına delil olduğu gibi, kıyas yoluyla kaynak vb. mülk edinilmiş suların satışının caiz olduğunu da gösterir.



Diğer yandan bu olayın Medine döneminin ilk zamanlarında ve yahudilerin güçlü olduğu devrede vuku bulduğu daha sonra, su satışının ümmet için yasaklandığı da öne sürülmüştür. Burada suyun satışının kuyunun satışına dolaylı yoldan girdiği de söylenebilir (eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, V, 146; ez-Zühaylî, a.g.e., IV, 452, 453).



Mübah suyun satışı, mübah odunların toplandıktan sonraki durumuna da kıyas edilmiştir. Çünkü Hz. Peygamber şu hadisi ile buna cevaz vermiştir: "Sizden birinizin ipini alarak ormana gitmesi, oradan topladığı odunları satarak parasını yemesi ve sadaka olarak vermesi, kendisi için insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır" (Buhârî, Zekât, 50, 53; Büyü', 15; Musâkât, 13; Nesâî, Zekât, 85; İbn Mâce, Zekât, 25; Mâlik, Muvatta, Sâdaka, 10; Ahmed b. Hanbel, I, 164-167).



Ancak buradaki kıyas nass'ı tahsis anlamına geldiği gibi, yalnız kaplardaki suyun satışının cevazını da ifade edebilir. Bu yüzden suyun satışında açık bir delil sayılmaz (el-Kâsânî, a.g.e., V, 146; İbn Âbidîn, a.g.e., V, 311. vd., IV, 6; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 79).



2. Zâhirîlere göre, suyun satışı mutlak olarak helal değildir. Nehirde, gölde, kaynak, kuyu ve benzerlerinde bulunması da hükmü değiştirmez. Ancak kuyunun bütün veya hisseli olarak satışı caizdir. Burada su, arazi ve toprağa bağlı olarak satışa girer.



Ahmed b. Hanbel'in de "su satışı bana garip geliyor" dediği nakledilir.



Zâhirîlerin dayandığı deliller şunlardır: Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Suyun fazlası, kendisiyle birlikte otların satılması için satılmamalıdır" (Müslim, Müsâkât, 38; Nesâî, Büyü', 89; Ahmed b. Hanbel, III, 417). Bu hadis, ihtiyaç fazlası suyun satışını yasaklamaktadır. Ancak hadiste, suyun çevresindeki otları korumak amacıyla böyle bir yasağın konulduğunu ifade eden bir anlam görülür. İyas b. Abd (r.a)'ten; "Hz. Peygamber, suyun fazlasını satmayı yasakladı" dediği rivayet edilmiştir (eş-Şevkânî, a.g.e., V,145). Bu hadisin anlamı daha açıktır. Ancak bu hadis de, daha kuvvetli olan Rûme kuyusunun satışını bildiren hadisle çelişmektedir. Ya da bu hadis özel bir durumla ilgili olarak değerlendirilir.



Sonuç olarak burada suyun fazlasını satmanın yasaklanmasından maksat kuyu, kaynak ve mülk arazide toplanmış bulunan çok miktardaki sudur (İbn Hazm, el-Muhallâ, thk. A.M. Şakir, Mısır 1352/1933, IX, 8; ez-Zühayli, a.g.e., IV, 452, 453).



Suyun Temizlik İçin Kullanılması: Yağmur, vadi, kaynak, kuyu, göl ve deniz suları ile abdest âlmak veya gusül yapmak caizdir. Kar veya buz suyu da bu hükümdedir. Meyva suları ile sirke, gül ve çiçek suyu, içinde nohut, fasulye gibi şeyler ıslatılmış bulunan sularla elbise veya bedendeki bir pislik temizlenirse de bu gibi sıvılarla abdest alınmaz veya gusül yapılmaz.



Kendisine temiz bir şey karışıp da renk, tat veya kokudan ibaret olan niteliklerinden birisini değiştiren su ile temizlik yapılabilir.



İçine, az olsun çok olsun bir pislik düşen durgun su ile abdest almak caiz değildir. Bu pisliğin suyun niteliklerini değiştirip değiştirmemesi sonucu etkilemez. Çünkü Hz. Peygamber, suyun pislikten korunmasını emrederek şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz durgun suya abdest bozmasın ve böyle bir suda cünüplükten dolayı yıkanmasın" (Buhârî, Vüdû', 68; Müslim, Tahâre, 36/94-96, Tirmizî, Tahâre, 51; Nesaî, Tahâre, 45). "Sizden biriniz uykusundan uyandığı zaman, elini üç defa yıkamadıkça su kabına sokmasın. Çünkü o, elinin nerede gecelediğini bilmez" (Müslim, Tahâre, 87; Ebû Dâvud, Tahâre, 49; Tirmizî, Tahâre, 19).



Akan suyun içine bir pislik düşmesi halinde ise, bu pisliğin renk, koku veya tattan ibaret olan bir niteliği görülmedikçe bu su ile abdest almak caizdir. Çünkü akan su pisliği alıp götürür. Diğer yandan akan suyun kullanımında tekerrür cereyan etmez. Kullanılan su, yer değiştirir. Ancak akan suya düşen pislik lâşe gibi katı olur ve su üzerinden geçerse, bunun kullanılması caiz olmaz.



Bir tarafında oluşturulan dalga, karşı tarafa ulaşmayacak şekilde büyük olan gölün bir kenarına pislik düşse, diğer kenarında abdest almak caizdir. Çünkü dış görünüş bakımından pislik oraya ulaşmaz.



Akıcı kanı olmayan sinek, akrep gibi bir hayvan suya düşse, bu suyu kirletmiş olmaz.



Yine suda yaşayan balık, kurbağa, yengeç gibi hayvanların suda ölümü, bu suyu bozmaz.



Kullanılmış su ile abdestsizliğin giderilmesi caiz değildir. Kullanılmış su; kendisi ile abdestsizlik giderilmiş olan veya Allah'a yaklaşmak için bedende kullanılmış bulunan sudur (el-Mevsıli, el-İhtiyâr, Kahire t.y., I, 13 v.d.; el-Meydânî, el-Lübâb, İstanbul t.y., I, 24 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 98).



Hamdi DÖNDÜREN