REBİU'L EVVEL

Kamerî ayların üçüncüsü; Ay'ın hareketleri esas alınarak oluşturulan İslamî takvimin aylarından biri.



Bu ay, adını, Arapça "bahar" demek olan "rebi" kelimesinden almıştır. Araplar "Rebiu'ş-Şuhür" ve "Rebiul-Ezmine" şeklinde iki baharlı bir zaman anlayışına sahiptiler. Rebiu'ş-Şuhür, Safer ayını takip eden iki aydır. Rebiul-Ezmine ise, bahar ve güz mevsimlerini ifade etmektedir. Çiçeklerin açtığı zamana Rebiul-Evvel, meyvelerin olgunlaştığı zamana da Rebiu's-Sani denilmekteydi. Araplar, ilk başlangıçta seneyi dört mevsime ayırmış, ilk mevsimi Sayf (yaz) kabul etmişler ve ilk bahara tekabül eden dördüncü mevsime de Rebi' demişlerdi. Ancak, kamerî aylar, senede güneş takvimine on küsûr günlük bir fark yaptıkları için bu aylar, bazan yaza bazan da kışa denk gelerek seneyi otuz üç yıl gibi bir zaman zarfında deveran etmektedirler. Rebiul-Ahir ayı, eski belgelerde "R" şeklinde kısaltılarak gösterilmektedir.



Resulullah (s.a.s), bu ayda dünyaya geldiği için, ayların şereflilerindendir. Çoğunluğun kabul ettiği görüşe göre, Resulullah (s.a.s), bu ayın on ikinci gününde doğmuştur. Doğum vakti sabaha yakın bir zamandır. Bunun için bu gün, günlerin en sevinçlilerinden kabul edilerek değerlendirilir. Bundan dolayı, Resulullah (s.a.s) için yazılan mevlidler ve diğer eserlerde Rebiulevvel ayının bu günü özel bir değere sahiptir. Süleyman Çelebi'nin mevlidinde bu tarih şöyle zikredilir: "ol Rebiulevvel ayın nicesi-on ikinci gice isneyn gicesi". Rebiülevvel ayının böyle bir olayın tarihi olması, müslümanların bu ay içerisinde, bilhassa on ikinci gecesinde ihtiyaç sahiplerine ikramlarda bulunarak, Resulullah (s.a.s)'in hatırasını canlı tutmaya çalışmalarına sebep olmuştur.



Ömer TELLİOĞLU