Resul'ün Önde Gelenlere Karşı Mücadelesi:

İçinde bulunduğumuz toplumun genelinde yerleşik olan din anlayışı, bazı yönlerden Kuran'daki gerçek dinle çelişmektedir. Bu yanlış din anlayışının en önemli yönlerinden biri de, Resulün ve müminlerin tavrıyla ilgilidir.



Bu yanlış düşünceye göre, Resuller ve onları izleyen müminler, son derece pasif ve tepkisiz bir karaktere sahiptir. Kendilerine yapılan saldırılara karşı hiç bir tepki göstermez, herşeye boyun eğerler. Hıristiyan geleneğinde "bir yanağına tokat yediğinde, öbürünü çevirmek" prensibiyle ifade edilen bu tavır, Uzakdoğu dinlerinde de oldukça yaygındır. Buna göre Resul ve müminler dünyanın en sessiz, en tepkisiz insanlarıdır ve kendilerine düşmanlık besleyenlere bile sevgi ve alçakgönüllülükle yaklaşırlar.



Oysa bu tamamen yanlış bir düşüncedir. Belki Budizm ya da bir başka din böyle bir mümin modeli öngörüyor olabilir, ancak Allah'ın Kuran'da öğrettiği Hak Din, kesinlikle bundan çok farklı bir model çizer. Evet Resul ve müminler alçakgönüllü, şefkatli insanlardır, ancak bu özelliklerini müminlere ya da mümin fıtratına (güzel ahlaka) yatkın insanlara karşı gösterirler. İnkarcıların önde gelenlerine karşı ise "anlayacakları dilden" konuşurlar. Allah müminleri tarif ederken onların "mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu" (Maide: 5/54) olduklarını bildirir. Ve Resule şöyle seslenir:



"Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o." (Tahrim: 66/9)



Dolayısıyla Resul ve önde gelenler arasındaki mücadele, tek taraflı bir mücadele değildir. İnkar edenler Resul'e ve müminlere tuzak kurmaya kalktıklarında, "ve (müminler) haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır" (Şura: 42/39) hükmüne göre, misliyle karşılık görürler. Çatışmayı başlatan taraf önde gelen inkarcılardır, ancak onu sona erdiren ve sonuçta galip gelenler, Resul ve onunla birlikte iman edenlerdir.



Resul, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir; Allah hükmünü onun eliyle yürütür. Allah'ın inkar edenlere tattıracağı "dünya azabı"nın bir kısmı da, Resulün eliyle olacaktır. Allah, Resulünün eliyle inkarcıların önde gelenlerini azaplandıracağını şöyle bildirir:



"Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler. Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler. (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın." (Azhap: 33/60-62)



Bir başka ayette ise şöyle denir:



"Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir." (Haşr: 59/6)



Resul "Allah'ın çekilmiş kılıcı"dır. Allah, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, insanlara zulmeden ve onları Allah yolundan saptıran "müstekbir"leri onun eliyle yola getirecek ya da azaplandıracaktır. (müstekbir: Allah'a karşı büyüklenen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran). "Dininize hınç besleyip-saldırırlarsa, bu durumda küfrün önderleriyle çarpışın" (Tevbe: 9/12) hükmü gereği, Resul ve ona iman edenler, "küfrün önderleri"ni dize getireceklerdir.



Kuşkusuz bu son derece çetin bir mücadeledir. Önde gelenler büyük bir maddi güce sahiptirler ve sayıca müminlerden çok üstündürler. Ancak Allah Resulün ve müminlerin yardımcısıdır. Onları güçlendirir, yardımıyla destekler. Özellikle Resul, Allah'ın özel desteğine mazhar olur. Kuran, çoğu Resul'e, Allah tarafından "ilim", "hikmet" ve "anlatım çarpıcılığı", "isabetli karar verme" yeteneği, "olgunluk" gibi özel yetenekler verdiğini bildirir. Bunun yanında Allah Resullere çok büyük bir "mülk" (maddi servet, güç ve ihtişam) da vermiştir.



Örneğin İsrailoğulları'na lider olarak seçilen Hz. Talut'a, "bilgi" "bedeni güç" ve "mülk" verilmiştir:



"Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." (Bakara: 2/247)



Aynı şekilde Hz. İbrahim ve onun soyu da "hikmet" ve "mülk" ile desteklenmiştir:



"Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik." (Nisa: 4/54)



Hz. Yusuf da benzer biçimde desteklenmiştir. Kuran, "erginlik çağına erişince" Hz. Yusuf'a "hüküm ve ilim" verildiğini (Yusuf, 22) bildirir. Daha sonra Hz. Yusuf ise dua ederken şöyle der: "Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin." (Yusuf: 12/101)



Aynı şekilde Hz. Davud'a da "mülk ve hikmet" (Bakara: 2/251) verilmiştir. Bir başka ayette ise şöyle denir:



"Onun (Davud'un) mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik." (Sad: 38/20)



Resul, Allah'ın kendisine verdiği tüm bu destekle birlikte, inkarcıların önde gelenlerine karşı mücadeleye girişir. Allah'ın gösterdiği yolda, O'nun gösterdiği yöntemlere göre yürütülen, daha doğrusu O'nun Resul'ün eliyle yürüttüğü bir mücadeledir bu. [212]