Resulün ve Müminlerin Saldırılara Karşı Tavrı:

Kuşkusuz Resule ve müminlere karşı yapılan saldırılar, normal bir insanı yıldırıp korkutacak kadar ciddi saldırılardır. Örneğin Firavun, önce kendi tarafında olmalarına karşın, gösterdiği mucizeler karşısında Hz. Musa'ya iman eden büyücüleri şöyle tehdit etmiştir:



"Ben size izin vermeden önce O'na inandınız öyle mi? Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız." (Taha: 20/71)



Elbette bu, çoğu insan için oldukça caydırıcı bir tehdittir. Ancak iman eden büyücüler, Firavun'un bu tehdidinden kesinlikle etkilenmemişlerdir. Ayetin devamı şöyledir:



"(Büyücüler) Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 'tercih edip-seçmeyiz." Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin. Gerçekten biz Rabbimize iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah, daha hayırlıdır ve daha süreklidir." (Taha: 20/72-73)



Görüldüğü gibi müminler inkarcıların tehditlerine karşı son derece cesur, son derece güvenli bir tavır sergilemektedirler. Müminlerin ve tabi en başta Resullerin bu özelliğine başka ayetlerde de rastlamak mümkündür:



"Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: "Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz." (Şuayb:) "Biz istemesek de mi?" dedi. "Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın." (Araf: 7/88-89)



"Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin." (Yunus: 10/71)



Nitekim Kuran da Resullere inkarcılara karşı son derece kararlı ve güvenli olmalarını emreder:



"De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın. Hiç şüphesiz, benim velim Kitabı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor." (Araf: 7/195)



"İman etmeyenlere de ki: "Yapabileceğinizi yapın; elbette biz de yapacağız." (Hud: 11/121)



Resulün inkarcılardan korkup-çekinmesi asla sözkonusu olamaz. Çünkü Resuller, "Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır" (Azhap: 33/39)



Resulün ve müminlerin inkarcılara karşı bu denli kararlı ve cesur davranmalarının nedeni, olayların iç yüzünü ve sırrını kavrayabilmeleridir. Bu sır, hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin kendisine belirlenen kaderin dışına çıkamayacağı gerçeğidir. İnkar edenler kuşkusuz bu metafizik gerçekten habersizdiler ve müminlere dilediklerini yapabileceklerini zannederler. Oysa müminler bilmektedir ki, hiç kimse Allah'ın izni dışında hiç bir şey yapamaz. Herkesin kaderini belirleyen, ne kadar yaşayacağını, nerede nasıl öleceğini tespit eden Allah'tır.



Dolayısıyla inkar edenlerin müminlere kurdukları tuzaklar, düzenledikleri saldırı ve iftiralar, Allah'ın bilgisi ve izni dışında gerçekleşemez. Bu nedenle de, müminlerin bu saldırılardan korkmalarını, çekinmelerini gerektirecek bir durum yoktur.



"Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez" (Maide: 5/105)



"Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez" (Nisa: 4/141)



"Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır" (Ali İmran: 3/120) ayetleri, konuyu açıklamaktadır.



Ancak bu, müminlerin hiçbir sıkıntıyla karşılaşmayacağı anlamına gelmez. Allah, inkar edenlerin saldırıları aracılığıyla müminleri deneyecek ve onları olgunlaştıracaktır. Bu nedenle inkarcıların saldırıları müminlere sıkıntı verebilir; ama bu "ayarı belli" bir sıkıntıdır. "Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez" (Bakara: 2/286) hükmü gereği, müminler "güç yetirebilecekleri" zorluklardaki imtihanlarla denenirler. Kuran, bir ayette bunu şöyle açıklar:



"Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele." (Bakara: 2/155)



Kısacası, Resul ve onunla birlikte iman edenler için, inkar edenlerin tüm baskı, iftira ve saldırıları, gerçekte Allah'ın bir imtihanıdır. Bu nedenle son derece kararlı, güvenli ve sabırlı bir tavır ortaya koyar, asla paniğe ya da korkuya kapılmazlar. Kuran, müminlerin bu tavrını şöyle bildirir:



"Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir." (Ali İmran: 3/173)



Ancak burada bir noktaya dikkat etmekte yarar var: Resulün ve müminlerin önde gelenlerin saldırılarına sabretmeleri, pasif oldukları anlamına gelmez. Tam aksine Resulün en büyük özelliği, inkar edenlerin kendisine kurduğu tuzakları bozması ve karşılığında inkar edenlere tuzak kurarak onları yenilgiye uğratmasıdır. O, Allah'ın yeryüzündeki elçisidir ve Allah bozguna uğratmak istediklerini onun eliyle azaplandırır. [211]