Resul'e İman Edenler:

Kuran'da anlatılan peygamber kıssalarına baktığımızda görürüz ki, Resul'ün tebliğe başlamasıyla birlikte cahiliye toplumunun ancak çok az sayıdaki üyesi onu dinleyecek ve kabul edecektir. Çünkü Resul, insanları inandıkları pek çok değerden vazgeçmeye, tüm sahte ilahlarını terketmeye yalnızca ve yalnızca Allah'a kul olmaya çağırmaktadır. Cahiliye toplumunun üyelerinin büyük bölümü, bunları kavrayacak bir akla ve bilince sahip değildir. Kavrayabilecek olanların büyük bir bölümü de, kendilerine ağır gelen, bazı küçük çıkarlarıyla çatışan bu yeni sistemi kabullenmeye yanaşmazlar. Resul'e tabi olanlar, çok küçük bir azınlıktır. Bunlar, cahiliye toplumunun yoğun telkinini aşabilecek bir akla ve doğru bildiklerini uygulayabilecek bir iradeye sahip olan insanlardır. Resul'ün bildirdiklerine iman ederler, bu nedenle Kur’an'da onlara verilen isim "mümin" (iman eden)dir.



Müminlerin pek çok önemli özelliği vardır. Öncelikle dünyaya bakış açıları, olaylar karşısındaki tavırları cahiliye toplumundan tamamen farklıdır. Kendilerine yol gösterici olarak cahiliye kıstaslarını değil, Allah'ın vahyini ve Resul'ün davranışlarını edinmişlerdir. Bu nedenle de, cahiliye toplumundaki dejenerasyon ve çürümüşlüğün aksine, üstün bir ahlaka sahiptirler. Resul'e karşı da büyük bir saygı, sevgi ve sadakat beslerler. Kuran, müminlerin ahlaki özelliklerini, Allah'a olan bağlılıklarını ve Resul'e yönelik tavırlarını ayrıntılı olarak anlatır.



Kuran'ın müminlerle ilgili olarak işaret ettiği bir başka özellik de oldukça ilginçtir. Bu özelliğe, hem Hz. Musa'ya iman eden müminlerde, hem de "Kehf ehli"nde dikkat çekilir. Kuran, Hz. Musa'ya iman edenlerle ilgili olarak şöyle der:



"Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı." (Yunus: 10/83)



Hz. Musa'ya inananlar gençlerdir, çünkü gençler, toplumun daha yaşlı kesimlerine göre, cahiliye telkinini daha az almışlardır. Bu nedenle içinde bulundukları cahiliye sistemini yırtıp, gerçekleri kabul etmeye daha eğilimlidirler. Ayrıca, ayette de dendiği gibi, gençler cahiliye sisteminin baskı ve tehditlerinden yılmamaya ve doğru olduğuna inandıkları bir şeyi tavizsiz bir biçimde uygulamaya daha yatkındırlar.



Kehf Suresi'nden anlatılan mümin gençler de aynı özelliğe sahiptirler:



 "Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: 'Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız. Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?'" (Kehf: 18/13-16)



Ancak, içindeki bulundukları kavmin sapmış olduğunu görebilen ve dolayısıyla da Resul'e tabi olan bu tür insanların, yani müminlerin sayısı azdır.



Az önce Hz. İbrahim'le ilgili ayetlerde de gördüğümüz gibi, cahiliye toplumunun çok büyük bir bölümü, kendilerini imana çağırmasına karşı Resul'e düşmanlıkla cevap verirler. Özellikle cahiliye toplumunun varlıklı, iktidar sahibi kesimi, kurulu düzenin değişmesine kesinlikle karşı olduklarından dolayı, Resul'e karşı büyük bir düşmanlık beslerler.



Ve ilginçtir, Allah da Resulü özellikle bu kesime yollar. Az önce Allah'ın Hz. Musa'ya seslenişi ile ilgili ayetleri aktarmıştık. Allah'ın Hz. Musa'ya bunlardan sonra verdiği emir şudur:



"Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor." (Taha: 20/24) [200]