Kur'ân-ı Kerim'de Ölüm

Kur'ân-ı Kerim'de ölüm anlamındaki  "mevt" kelimesi ve türevleri 165 yerde geçer. Vefat gibi değişik kelime ve ifadelerle ölümden 190 yerde söz edilen Kur’ân-ı Kerim’de, bütün âyetlerin üçte biri öldükten sonra dirilmeyle, âhiret ve oradaki ödül ve cezayla ilgilidir.



Âyet-i kerimelerde yaratan ve öldürenin Allah olduğu, O'nun insanları tekrar diriltip hesaba çekeceği,  ölümden sonra insanların O'na döneceği belirtilir. Sahte tanrıların kimseyi öldürüp diriltemeyeceği, kendilerine bile fayda ve zarar veremeyecekleri vurgulanır. Yaşayanların ömürlerinin Allah katında belli bir eceli/süresi olduğu, o süre dolup ecelleri geldiğinde canlıların bir an bile geciktirilmeden veya öne alınmadan ölüm acısını tadacakları ifade edilir.



"Ey kâfirler! Siz ölü (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Şunu bilin ki, sonra sizi (eceliniz gelince) O, öldürecek, tekrar sizi O diriltecek ve tekrar O'na döndürüleceksiniz (orada hesap vereceksiniz)."  (2/Bakara, 28)



"Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) 'ölüler' demeyin. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz onu hissedemez, anlayamazsınız. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan ederiz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: 'Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceğiz' derler." (2/Bakara, 154-156)



"Bir zamanlar İbrahim de Rabbine 'Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster' dedi. Rabbi ona: 'Yoksa inanmadın mı?' deyince, 'Hayır! İnandım. Lâkin kalbimin mutmain olması için görmek istedim' dedi. Bunun üzerine 'Öyleyse kuşlardan dört tanesini yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir' buyurdu." (2/Bakara, 260)



"Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin." (3/Âl-i İmrân, 102)



"Allah'ın emir ve kazası (izni) olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. O (ölüm), belli bir süreye/ecele göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de âhiret sevabını isterse ona da bundan veririz. Biz, şükredenleri mükâfatlandıracağız." (3/Âl-i İmrân, 145)



"...Şöyle de: 'Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi..." (3/Âl-i İmrân, 154) 



"Ey iman edenler! Siz, inkâr edenler gibi, yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında, 'eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi' diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaati onların kalplerine (kaybettikleri yakınmaları için onulmaz) bir hasret (yarası) olarak koydu. Hayatı veren de, alan da Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür. Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın rahmet ve mağfireti, onların elde edecekleri bütün şeylerden daha hayırlıdır. Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız." (3/Âl-i İmrân, 156-158)



"(Evlerinde) Oturup da kardeşleri hakkında, 'bize uysalardı öldürülmezlerdi' diyenlere, 'eğer doğru sözlü insanlarsanız, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!' de. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilâkis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar." (3/Âl-i İmrân, 168-170)



"Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise, aldatma metâından başka bir şey değildir." (3/Âl-i İmrân, 185)



"Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; burçlarda, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!”  (4/Nisâ, 78)



"De ki: 'Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm; hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana öyle emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim." (6/En'âm, 162-163)



"Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise orada ne ölür, ne dirilir." (20/Tâhâ, 74)



"Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar? Her canlı, ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi hayırla da şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak Bize döndürüleceksiniz." (21/Enbiyâ, 34-35)



"O, (önce) size hayat veren, sonra öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan, çok nankördür!" (22/Hac, 66)



"(Kâfirler) O'nu bırakıp hiçbir şey yaratmayan, bilâkis kendileri yaratılmış olan, bizzat kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler." (25/Furkan, 3)



"Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter." (25/Furkan, 58)



"Bil ki sen, ölülere işittiremezsin, arkasını dönüp kaçmakta olana sağırlara da dâveti duyuramazsın." (27/Neml, 80)



"Her nefis/can ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döndürüleceksiniz." (29/Ankebût, 57)



"Allah (o yüce varlıktır) ki, sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki, sizin (Allah'a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların şirk/ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir." (30/Rûm, 40)



"Kıyâmet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır." (31/Lokman, 34)



"De ki: 'Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."  (32/Secde, 11)



"(Rasûlüm!) De ki: 'Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise,) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir." (33/Ahzâb, 16)



"Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra şüphesiz siz de, kıyâmet günü, Rabbinizin huzurunda muhâkeme olacaksınız." (39/Zümer, 30-31)



"Allah, ölenin ölüm zamanı gelince; ölmeyenin de uykusunda ruhları alır. Bu sûretle hakkında ölümle hükmettiği (rûhu) tutar, ötekini belirli bir vakte kadar (bedene) salıverir. Şüphe yok ki bunda, iyi düşünecek bir kavim için kesin ibretler vardır." (39/Zümer, 42)



"(Mü'minler) Orada ilk ölümden başka bir ölüm tadmazlar. Ve Allah onları cehennem azâbından korumuştur." (44/Duhân, 56)



"(Müşrikler) dediler ki: 'Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zannediyorlar." (45/Câsiye, 24)



"Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir de, 'işte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir' denir." (50/Kaf, 19)



"Yeryüzünde bulunan her canlı fânîdir, yok olacaktır." (55/Rahmân, 26)



"Aranızda ölümü takdir eden Biziz. Ve Biz, önüne geçilebileceklerden değiliz. Böylece, sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik)." (56/Vâkıa, 60-61)



"De ki: 'Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir." (62/Cum'a, 8)



"Herhangi birinize ölüm gelip de 'Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka/zekât verip iyilerden olsam!' demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin (Allah için harcayın). Allah, eceli gelince hiçbir nefsi geri bırakmaz. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." (63/Münâfıkûn, 10-11)



"O (öyle yüce Allah) ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak gâliptir, çok bağışlayıcıdır." (67/Mülk, 2)