Osmanlı Ordusu

Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur. Osmanlı devleti henüz bir uç beyliği durumundayken, yapılan fetihler tamamen aşiret kuvvetlerine dayanılarak gerçekleştirilmişti. Bu kuvvetlerin tamamı süvariydi ve muhasaralarda yetersiz kalıyordu. Bunun için, ihtiyaca cevap verecek ve sürekli savaşa hazır halde bulunacak bir ordu kurulması zorunluluğu hissedildi. Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde isimlendirilmişti. Bu ilk düzenli ordu biner kişilik birlikler halinde tertiplenmiştir. Osmanlı Kapıkulu ocaklarının kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler.



Osmanlı Devleti, Rumeli tarafındaki fetihlerle genişleyince daha fazla askere ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyaç, esir alınan hristiyan çocuklarının İslam terbiyesi üzere eğitilerek bir askerî sınıf oluşturulması yolunu açtı. Kapıkulu Ocağının çekirdeğini meydana getiren bu teşkilat, 1.Murad zamanında Kazasker Çandarlı Halil ve Konyalı Molla Rüstemin teşvik ve gayretleriyle kurulan Acemi Ocağı ve Yeniçeri ocağı teşkilatlarıyla merkezi teşkilat içendeki yerini aldı.



Kapıkulu Ocağı, altı kısımdan meydana gelmekteydi:



1- Acemi Ocağı: Yeniçeri Ocağına asker yetiştirmek için kurulmuştur. Bu ocağa alınan çocuklara "acemi oğlanı" denilmekteydi. Acemi oğlanları, savaşta alınan esirlerden beşte bir (pencik) ve Osmanlı tebaasından olan diğer gayr-i müslim çocuklarından olmak üzere iki yoldan temin edilmekteydi. 10 ile 17 yaşları arasından vücutça sağlam olanlar seçilmekteydi. Bu çocuklar Anadolu'daki müslüman çiftçilerin yanına verilir, daha sonra Yeniçeri Ocağı'na nakledilirlerdi. Genellikle sekiz sene olan eğitimden sonra Yeniçeri Ocağı'na kabul edilirlerdi.



2- Yeniçeri Ocağı: Balkanlardaki askerî gelişmeler, sürekli bir yaya kuvvetinin bulunmasını gerektirmiştir. 1363 yılında I. Murad tarafından kurulan Ocak, Selçuklu ve Memluklular örnek alınarak tesis edildi. Yeniçeri Ocağı'nın kurulmasında Çandarlı Kara Halil ve Kara Rüstem'in büyük katkıları olmuştur. İlk kuruluşunda Ocağa bin kişi alınmış ve bu sayı zamanla artmıştır. Yeniçeri askerleri, savaşlarda padişahın bulunduğu, ordunun merkez kolunda yer alır; padişah bunların arkasında veya ortalarında dururdu. İlk önceleri yeniçeriler sadece yaya bölüklerinden oluşmaktaydı. Fatih Sultan Mehmed zamanında 1451 yılında Sekban bölüğünün de kurulmasıyla iki sınıf haline gelmiş; sonraki tarihlerde "ağa bölükleri" denilen üçüncü bir sınıf daha tesis edilmişti. Yeniçeri Ocağının en büyük komutanı "yeniçeri ağası"ydı ve ondan sonra sekbanbaşı gelirdi.



Yeniçeri askerleri ok, yay, kılıç, kalkan, kargı, bıçak gibi savaş araçlarını kullanmaktaydılar. Bu silahları kullanabilmek için Ocağın talimhanesi vardı ve buradaki subaylar askerlerin eğitimleri ile ilgilenmekteydiler (İ. Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., I, 510, 511).



Yeniçeri Ocağının mevcudu XV. yüzyıl ortalarına kadar onbin kişiydi. Bu sayı XVI. yüzyıl sonlarında yirmi yedibin; XVII. yüzyıl başlarında otuz yedibine ulaşmıştır. Bu sayı sürekli yükselerek Karlofça anlaşması sırasında yetmişbine çıkmıştır.



Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin başarılı savaşlar yapmasını sağlayan en önemli yaya gücü idi. Ancak Ocak, III. Murad zamanında bozulmaya başlamış, devşirme kanununa aykırı olarak Ocağa asker alınmış; bu da sayının kalitesiz şekilde artmasına ve Ocağa giren bu başıboş, eğitimsiz kimselerin devlet içinde asayişin bozulmasına sebep olmuştur. Savaş yapamaz derecede bir bozulmaya uğrayan Ocak, devletin siyasî işleriyle ilgilenen, isyanlar çıkararak devlet adamlarını azlettiren ve istedikleri kimseleri idarî makamlara getiren hatta padişahları değiştiren bir güç halini almıştı. Aslında Yeniçeri Ocağı çöküş noktasına gelen tek kuruluş değildi. Çürüme ve bozulma, devleti bütün müesseseleriyle kuşatmış bulunmaktaydı.



Yeniçeri Ocağı, Osmanlı Devleti'nin batılılaştırılması çalışmalarına şiddetle karşı çıkmıştır. Osmanlı Devleti'nde batılılaşma çalışmalarını ciddi şekilde uygulamaya koyan ve bu yüzden halk tarafından "gâvur padişah" olarak nitelendirilen II. Mahmud, kendisine başkaldıran yeniçerileri 15 Haziran 1826'da Sultanahmed Meydanında Peygamber'in Liva-i Şerifi altında toplanan kuvvetlerle Aksaray (At meydanın) da topa tutarak imha etmiştir. Birkaç yüz yıl Osmanlı Devletinin bir anlamda varlığının garantisi olan ocak, islah edilip, düzene koyulamamış ve ortadan kaldırılarak devletin en önemli silahlı gücü yok edilmişti.



3- Cebeci Ocağı: Yaya askeri olan Yeniçerilerin silahlarından olan ok, yay, kalkan, kılıç, tüfek, balta, kazma, kürek, kurşun, barut vb. silah ve malzemeyi tedarik veya imal eden ocak. Cebeciler, savaş zamanında gerekli olan silah ve malzemeyi Yeniçerilere dağıtır, savaş sonrasında bu silahları toplayarak bakım ve tamirlerini yapardı. Ocağın en üst rütbeli subayı "Cebecibaşı" olup ondan sonra Ocak Kethüdası gelirdi. Özellikle kale kuşatmalarında faal rol alan humbaracı ve lağımcı bölükleri bu ocağın içerisinde yer almaktaydı. Ocağın personel ihtiyacı Acemi Ocağı'ndan karşılanırdı.



4- Topçu Ocağı: Kapıkulu ocaklarının yaya kısmından olan Topçu ocağı, top dökmek, top mermisi yapmak ve top atmak gibi görevlerden sorumluydu. Osmanlı ordusunda top, ilk olarak I. Murad zamanında 1389'da meydana gelen I. Kosova savaşında kullanılmıştı. Toplar çoğu zaman muhasara edilen kalenin önünde dökülürdü. Ocağın başındaki subaya "topçu başı" denilmekteydi.



5- Kapıkulu Süvarileri: Bu ocağın askerleri, sarayın Enderun kısmı ile dış saraylardaki iç oğlanlarından alınan kimselerin terfi edenlerinden oluşmaktaydı. Kapıkulu süvarilerinin, tımarlı süvarilerden ayırd edilmesi için bu ocağın süvarilerine kapıkulu süvarisi veya "bölük halkı" denilirdi.



Tımarlı Sipahiler



Osmanlı devletinin toprağa bağlı atlı askerî kuvvetleridir. Tımarlı süvariler, görmüş oldukları hizmet karşılığında kendilerine ikta edilen yerlerin vergilerini alırlardı. Tımarlı süvariler, Kanunî devrinin en önemli askerî gücünü oluşturmaktaydı.