MENN VE SELVÂ

İsrailoğullarının Mısır'dan çıkartıldıkları zaman, Allah tarafından kendilerine gönderilen iki çeşit yiyecek. "Menn" bir çeşit helva; "Selvâ" ise, bıldırcının adıdır.



Mûsâ (a.s), kavmini Firavun'dan kurtardıktan sonra, Filistin'e yöneldi. Ken'an diyarı da denilen bu bölgede, o zaman Amalıkalılar zorba bir topluluk olarak yaşamakta idi. Mûsâ (a.s), İsrailoğullarına Amalıkalılarla savaşıp, Allah Teâlâ'nın kendilerine vadettiği mukaddes topraklara girmelerini emrettiği zaman onlar, tabiatlarına yerleşmiş olan nifâk, çirkeflik ve ihanet örneklerinden birini göstererek, Allah'ın cezalandırmasına müstehak olmuşlardı. Olay Kur'an-ı Kerimde şöyle anlatılır: "Ey kavmim! Allah'ın size takdir ettiği mukaddes yere girin. Geriye dönmeyin, yoksa hüsrana uğrarsınız. Kavmi ona: "Ey Musa! onlar orada oldukça biz ebediyyen oraya girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin ve savaşın. Biz burada oturacağız" dediler. Allah Musâ ya şöyle dedi: Kırk sene o mukaddes yer, onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. O fasık kavim için üzülme" (el-Maide, 5/21, 24, 26).



Allah Teâlâ onları, Tih çölünde kırk senelik sürgün hayatına mahkûm etti. İsrailoğulları, zelil ve perişan bir halde Mûsâ (a.s)'ya yakınmaya başladılar ve ondan su ve yiyecek istediler. Mûsâ (a.s), onların bu durumlarına üzülerek, Allah Teâlâ'ya dua etti. Cenab-ı Allah İsrailoğullarına su ve yiyecek verdi. .. Ya Mûsâ ya, kavmi kendisinden su istediğinde: Asanı taşa vur" diye vahyettik. Vurunca taştan on iki pınar birden akmaya başladı. Herkes su içeceği yeri öğrendi. Onlara bulutu gölgelik yaptı. Üzerine kudret helvasıyla (Menn) bıldırcın (Selvâ) eti indirdik. Ve onlara: "Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yeyin" dedik. Fakat onlar nankörlük ettiler. Onlar Bize zulmetme diler. Bilakis kendi nefislerine zulmetmiş oldular" (el-A'râf, 7/160).



Menn yeryüzüne çiğ damlası gibi yağdı ve binlerce bıldırcın (Selvâ) peyda olup onların yemesi için yanlarına doluştu.



Menn'in, yapışkan olup, tadının petekteki bal tadına benzemekte olduğu ve ağaç yaprakları üzerine yağdığı, yufka ekmek gibi olduğu ve her fert için bir ölçek bal şeklinde gönderildiği şeklinde görüşler ileri sürülmüştür. Selvâ ise, bıldırcına benzer bir kuştu (Taberi, Tarih, Beyrut t.y. I, 430; İbnul-Esir, el-Kâmil fi't-Tarih, Beyrut 1979, I, 196).



Başlıca vasıfları fasıklık, nifak ve nankörlük olan İsrailoğulları Allah Teâlâ'nın kendilerine bahşettiği bu nimetlere şükretmeyip, yeni isteklerde bulunarak, basit yiyecekler istediler:"



".. Ey Mûsâ! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız. Rabbine dua et de bize yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğandan versin. " Musâ da: "İyi olanı daha basit olan bir şeyle mi değiştirmek isliyorsunuz. O halde bir Şehre (Mısır'a) inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır" demişti. Onlara zillet ve yoksulluk damgası vurulmuştur. Allah'ın gazabına uğramışlardır" (el-Bakara, 2/61).



Tarihçiler, Menn ve Selvânın İsrailoğullarına Tih Çölünde, cezalandırılmak üzere bırakıldıktan sonra verildiğini zikretmekte iseler de, bu olayın, Firavundan kurtulup Filistin'e doğru gidildiği esnada, çölde topluluğun susayıp acıkması üzerine vuku bulmuş olabileceği de ihtimal dahilindedir. Onlar, Filistin kapılarına gelene kadar, Mûsâ (a.s)'ya itaat eden bir topluluktu ve Menn ve Selvâ da, İsrailoğulları'na Allah Teâlâ'nın bir ikramı idi. Bu ikramın İsrailoğullarının, Mûsâ (a.s)'ya; "Ya Mûsâ! O kavim orada (Filistinde) olduğu müddetçe biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın. Biz burada oturacağız" (el-Mâide, 5/24) demelerinden ve Mûsâ (a.s)'ın da onları: "Ya Rabbi ben, kendim ve kardeşimden (Harun) başkasına söz dinletemiyorum. Fasık kavimle aramızı ayır" (el-Maide, 5/26) şeklinde fasıklıkla vasıflandırmasından önce olması mantığı daha yakındır. Zira Allah Teâlâ, onların, Peygamberleriyle birlikte Allah yolunda cihad etmeyi reddetmeleri üzerine "Orası onlara kırk sene yasaklanmıştır. Onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. O fasık kavim için üzülme" buyurmuş ve onları bir fasıklıkla vasıflandırarak İlâhi bir ceza ile: cezalandırmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmaya mahkûm edilerek zelil kılınmış bir topluluğa, külfetsiz bir şekilde nimet bahşedilmesi ilahi hikmete aykırıdır. Taberi'de Menn ve Selvâ'nın onlardan, Tih çölünden çıktıktan sonra kesildiği rivâyet edilmekle beraber (Taberî, a.g.e., I, 431), bu nimetin, onların Filistin'e cihad ederek girmeyi reddederek ve isyan edip fasıklardan olmaları ile geri alındığını kabul etmek daha uygundur.



Ömer TELLİOĞLU