KUNUT

İbadet, taat, huşû, kıyam, sükût, dua.



Terim olarak; yatsı namazından sonra kılınan vitir namazının son rekâtında rükûdan önce yapılan duanın adıdır.



Vitir namazının üçüncü rekatında Fatiha ve sûre okunduktan sonra ayakta iken tekbir alınır, eller kaldırılır, eller yeniden bağlanır ve kunut duaları okunur. Kunutta meşhur duayı okumak ve Hz. Peygambere salavât getirmek sünnettir. Ancak genel anlamda uygun herhangi bir duayı okumak ve tekbir almak Ebû Hanîfe'ye göre vacib, Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise sünnettir.



Kunut Duası: "Allahüme innâ nesteînüke ve nestağfiruke ve nestehdîke ve nü'minü bike ve netûbü ileyke ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleyke'l hayra küllehû neşküruke ve la nekfüruke ve nahleu ve netrukü men yefcürük.



Allahümme iyyake na'büdü ve leke nusallî ve nescüdü ve ileyke nes'â ve nahfidü narcû rahmeteke ve nahsâ azabeke, inne azâbeke bi'lküfâri mülhik "



Yani "ilâhî! Senden yardım, senden mağfiret, senden hidâyet dileriz. Sana iman ederiz, sana tevbe ederiz ve sana güveniriz. Bütün iyiliklerin için sana sena ederiz. Nimetlerin için sana şükrederiz. Seni inkâr etmeyiz. Sana isyan edenlerle ilişkimizi keseriz.



İlâhi! Yalnız sana ibadet eder, senin hoşnutluğunu kazanmak için namaz kılar, yalnız sana secde ederiz. Senin rızana uygun olarak çalışır, sana koşarız. Senin rahmetini umar, senin azabından korkarız. Şüphesiz; senin azabın kâfirlere erişir" (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyî, Beyrut 1402/1982, I, 273, 274; İbnu'l-Hümâm, Fethu'l Kadîr, Mısır 1398/ 1970; İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul 1984, II, 10 vd.).



Vitir namazı gerek yalnız kılınsın, gerekse cemaatla kılınsın her ikisinde de imam ve cemaat kunut dualarını içinden okurlar. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Zikrin en hayırlısı gizli olanı, rızkın en hayırlısı da yetecek kadar olanıdır" (Ahmed b. Hanbel, I, 172, 180).



Hz. Peygamber'in değişik zamanlarda ve namazlarda değişik kunut dualarını okuduğuna ait hadisler vardır. Ancak Ebu Hanîfe'ye göre Kunut, farz namazlarda geçici bir süre için okunmuş fakat daha sonra nesholunmuştur.



Kunut duaları Vitir'den başka namazlarda okunmaz. Ancak bir fitne, belâ, musîbet olduğu zamanlarda sabah namazının farzında da okunabilir.



İmam Şafiî ve İmam Mâlik'e göre sabah namazının farzında rükû ile secde arasında kıyam halinde kunut duası okunur. Bu Mâlikîlerde müstehab Şâfiîlerde ise sünnettir.



Kunut duasını bilmeyen kimse yalnız "Rabbenâ âtinâfi'd-dünyâ haseneten vefî'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr" (el-Bakara, 2/201) duasını okur. Anlamı: "Rabbimiz! Bize dünyada da iyiliği, âhirette de iyiliği ver. Ve bizi cehennem azabından koru". Üç defa; "Allâhümmeğfirlî (Allah'ım beni bağışla)" veya üç defa; Ya Rabbî (Ey Rabbim)" demesi de câizdir.



Hz. Ali'nin oğlu Hasan; "Rasûlüllah (s.a.s) vitirde okuyacağım kelimeleri bana öğretti" demiş ve şu duayı nakletmiştir: "Allâhümme'hdinî fi men hedeyte ve âfinîfi men âfeyte vet evellenîfi men tevelleyte ve bârik lîfi mâ e'tayte ve kınî şerra mâ kadayte fe inneke takdî ve lâ yukdâ aleyke ve innehû lâ yezillü men vâleyte ve lâyeızzü men âdeyte tebârekte Rabbenâ ve teâleyte, ve sallâ'llâhü alâ'n-Nebiyyi Muhammed" (Ebû Dâvud, Vitr, 5; Tirmizî, Vıtr, 10; Nesaî, Kıyâmü'l-leyl, 51; İbn Mâce, İkâme, 117; Dârimî, Salât, 214). Anlamı: "Allah'ım, hidayet ettiklerinin yoluna beni de hidâyet et. Allah'ım, âfiyet ver. Dost edindiklerinle beraber beni de dost edin. Verdiğin şeyleri bana mübârek eyle. Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru. Şüphesiz Sen hüküm verirsin, fakat kimse sana hüküm veremez. Senin sevdiklerin zelil olmaz. Senin düşman oldukların ise aslâ aziz olmaz. Rabbimiz sen mübarek ve yücesin. Allah'ın Rasulü Muhammed'e salat ve selam olsun".



Şâmil İA



Sözlükteki anlamı, bir şeye öylece devam edip durmaktır.



‘Kunut’, itaat, huşu (saygı), sakinlik anlamlarını da içerisine alır. Türkçede bunu en güzel ‘divan durmak’ deyimi karşılayabilir.



Öyleyse ‘kunut’, Allah’a karşı saygıdan dolayı alçak gönüllü olarak uzun süre ayakta durmak ve O’na dua etmektir. Bu anlamıyla ‘kunut’, kıyam (ayakta durmak) demektir.



Kunut yapan mü’min Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle huşu (saygı) içerisinde, alçak gönüllü (tevazu sahibi) olarak organları susmuş, Allah’a teslim olmuştur.



İşte bu saygı ve kıyam, kunuttur.



Peygamberimiz buyuruyor ki: “Namazın en faziletlisi kunutu uzun olandır.” (Müslim, S. Müsafirin/164, 165, Hadis no:756, 1/520.  Tirmizí, Salat/285,  Hadis no: 387, 2/229.  Ebu Davud, Tatavvu/2, nak. Elmalılı, 2/123)



Bir başka deyişle, namazda kıyamı, Kur’an okumayı, duayı ve huşuyu uzun yapmaya ‘kunut’ diyebiliriz. (2 Bekara/238)



Terim olarak daha çok, vitir ve sabah namazının son rek’atında yapılan duaya ‘kunut’ denilmektedir.



Peygamberimiz, İslâmı davet etmek üzere görevlendirdiği yetmiş sahabeyi öldüren, Ri’l ve Zekvan kabilelerine bir ay boyunca sabah namazının farzının son rek’atında kunut yaparak beddua etmiştir. Yatsıdan sonra kılınan vitir namazında ‘kunut’ yaptığı rivayet edilmiştir. (Müslim, S. Misafirin/297-304, Hadis no: 677, 1/468-469. Buharí, Vitir/7, 2/32. Cenaiz/40, 2/104.  Nesâí, İftitah/116, 2/157. Ebu Davud, Salat/345, Hadis no: 1443, 2/68)



Namazın kendisi bir kunut olduğu halde, son rek’atı uzun yaparak dua etmek, kunut içerisinde kunuttur. Halk arasında kunut deyince de yalnızca vitir namazında okunan dualar akla gelmektedir. Vitir namazının üçüncü rek’atında sûre okunduktan sonra tekrar tekbir alınır, kunut duaları okunur, sonra rukû’ya gidilir. Sabah namazının farzının son rek’atı bittikten sonra rukû’ya varılır, rukû’dan kalktıktan sonra ayakta kunut yapılır ve sonra secdeye gidilir. (Sabah namazında kunut yapmayı yalnızca Şafiíler caiz görürler) Bazı alimlere göre vitir namazında kunut yapmak vacip, bazılarına göre sünnettir.



Kur’an’da, kunut yapanlar anlamında ‘kanitín’ kelimesi vardır.



Namaz, Allah’ın huzurunda öncelikle ‘divan durmak’tır, yani bir kunuttur. Bundan dolayı ‘kanitín’; namaz kılanlar, namazda huşu içerisinde olanlar, namazda dünyalık bir şey konuşmayanlar demek olur. Onlar, namazda Allah’ı zikretmekle meşgul olurlar, huzurda olduklarının farkındadırlar ve büyük bir huşu (saygı) içerisindedirler.



Müslümanlar başlangıçta namazda konuşuyorlardı veya birbirlerine selam veriyorlardı. Ancak yukarıdaki âyet gelince (2 Bekara/238) bu huylarından vazgeçtiler. Yani



Kainatûn (namazı huşu ve suskunluk içerisinde kılanlar) oldular. Çünkü namazda mü’minler Allah’ın divanındadırlar, O’nu sikretmektedirler, ona dua etmektedirler.



Peygamberimizin ne zaman ve nerelerde kunut yaptığı konusunda çeşitli rivayetler vardır.



Bela ve musibet zamanlarında kunut yapılabilir.



Peygamberimizin özel anlamda kunut yaptığı zamanlara bakarsak, uzun kunut yapmanın yine özel bir amacı olmalıdır. Daha çok felaket, sıkıntı, darlık zamanlarında yapılmaktadır.



Peygamberimizden aktarılan kunut dualarının en meşhuru herkesin bildiği ‘Allahümme innâ nestâinüke ile Allahümme iyyâkke na’büdü’ dualarıdır. (Beyhakí, 2/211. Ebu Davûd, nak. H. İbadetler Ans. 3/24, Ş. İsl. Ans. 3/405)



Bu duaların Türkçesi şöyle:



“Ey Allahım! Biz, senden yardım ve bağışlanma dileriz. Senden hidayet dileriz. Sana iman ederiz. Sana tevbe ederiz. Sana tevekkül ederiz. Bütün övgü sıfatlarıyla Seni överiz, Sana şükrederiz, Sana nankörlük etmeyiz. Sana karşı geleni hal’ ederiz (onu görevde tutmayız) ve onu terkederiz.



Ey Allahım! Yalnız Sana ibadet ederiz. Ancak senin için namaz kılar, Senin için secdeye varırız. Koşmalarımız ve çabalarımız yalnız Sana yaklaşmak içindir. Senin rahmetini ümit ederiz, Senin azabından korkarız. Şüphesiz Senin azabın kafirlere layıktır.”



Hasan b. Ali b. Ebi Talip (ra) Rasûlüllah (sav)ın kendisine vitirde okuması için şu duayı öğrettiğini haber veriyor:



“Allahım! Beni hidayete erdirdiklerinle beraber hidayete erdir. Kendilerine afiyet verdiklerinle birlikte bana da afiyet ver. Dost edindiklerinle beraber beni de dost edin (kendilerini velâyetine aldıklarınla beraber beni de velâyetine al). Bana verdiğini benim için bereketli kıl. Verdiğin hükmün şerrinden beri koru. Sen dilediğin hükmü verirsin ancak senin üzerine hüküm verilemez. Şüphesiz senin işini üzerine aldığın (dost-veli edindiğin) aşalığa düşmez (zelil olmaz). Ey Rabbimiz! Sen çok üstünsün ve yücesin.” (Ebu Davud, Salat/340, Hadis no: 1425, 2/63. İbni Mace, İ. Salat/117, Hadis no: 1178, 1/372. Tirmizí, Salat/341, Hadis no: 464, 2/328. Nesâí, K. Leyl/51, 3/206. A. b. Hanbel, 1/199. nak. K. Sitte, 8/469. ve H. İbadetler Ans. 2/25.)     



Mü’minler, kunut yaptıkları zamanlarda yukarıdaki duaları okurlar. Bu dualarda yer alan cümleler son derece önemlidir. Her cümlede bir ümit ve söz veriş vardır. Allah’tan istenebilecek şeyler sıralanırken, bazı güzel davranışlar konusunda da O’na söz verilmektedir.



Mü’min, yalnızca Allah’a ibadet edeceğine, yardımı yalnızca O’ndan isteyeceğine, secdeyi yalnız O’nun huzurunda yapacağına, nimetlere nankörlük etmeyeceğine söz vermektedir. Birinci duanın sonundaki cümleler daha ilginçtir. Mü’min, her kunut duasında; Allah’a karşı gelen, O’nun ilkeleri ve emirleri karşısında duyarsız kalan, Allah’ın dinine savaş açan,  günahları açıktan çekinmeden yapan, insanlar arasında günahların yayılmasına çalışan bütün kişi, kuruluş ve otoritelere itaat etmeyeceğine, onlardan yüz çevireceğine, onları hal’ etmek için (onlara engel olmak için çalışacağına), onların fesatlarına devam etmeleri için fırsat tanımayacağına söz vermektedir.



Bu dualar, hem bir yakarış, hem bir ümit, hem Allah’ın dini için çalışmaya söz veriş, hem azgınlardan yüz çevirme niyeti, hem de Allah’ın huzurunda bir teslimiyettir. Dualarında isyan edenlere karşı olacağını, onlarla ilişiğini keseceğine söz verenlerin bunu pratikte göstermeleri gerekir.