n- İnsanların ve Bilmeyenlerin Hevâlarına/Kötü Arzu ve İsteklerine:

“(Sana şu tâlimatı verdik:) Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların hevâlarına/arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ  etmek  ister.  İnsanların  çoğu  da  zâten  fâsıktır/yoldan  çıkmışlardır.  Yoksa  onlar (İslâm öncesi) câhiliyye yönetimini mi istiyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hüküm/kanun ve yönetim  yönünden  Allah’tan  daha  güzel  kim  vardır?”   (5/Mâide,  49-50)   “Sonra   seni   din



konusunda bir şeriat (ve düzen) sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin hevâlarına/isteklerine uyma.” (45/Câsiye, 18)



Allah’ın yolundan sapmanın en büyük sebeplerinden biri olan hevâya (38/Sâd, 26) tâbi olmayı Kur’an, şirkin temel etkenlerinden biri olarak görmektedir. “Hevâsını ilâh edineni gördün mü?” (25/Furkan, 42; 45/Câsiye, 23). Allah’ı bırakıp sahte tanrılar edinmenin, aslında hevâyı ilâh edinme olduğunu görmekteyiz. Müşrikler, zanna uymanın yanında hevâlarına uyan kimseler olduğu için (7/A’râf, 126; 18/Kehf, 28; 20/Tâhâ, 16), Kur’an, onların hevâlarına itaat edilip uyulmaması gerektiğini sık sık tekrar eder (2/Bakara, 120, 145; 5/Mâide, 48, 49, 77; 6/En’âm, 56, 150 vd.).