a- Kâfirlere:

“Kâfirlere itaat etme ve bununla (Kur’an ile) onlara karşı olanca gücünlü büyük bir savaş ver (büyük cihad yap).” (25/Furkan, 52)



Allah’a itaat, nasıl iman gereği ise, kâfirlere itaat de küfre yol açacak bir isyandır: “Ey iman edenler! Eğer kâfirlere itaat ederseniz, sizi eski dininize geri çevirirler;  o takdirde büsbütün kaybedersiniz.” (3/Âl-i İmrân, 149)  Bu âyetin yorumunda, kâfirlere ve tâğutlara ölümü pahasına itaat etmeyen şehid müfessir Seyyid Kutub, şunları söyler:



Allah; iman edenleri kâfirlere itaat etmekten nehyediyor. Allah'a küfredenlere itaatin âkıbeti, acıklı bir hüsrandır. Bunda, hiçbir kâr ve fayda yoktur. Böyle bir hareket, ökçelerin üstünden gerisin geri küfre dönmektir. Mü’min, ya küfür ehli kâfirlerle cihad ederek, bâtıl ve bâtıl yolunda olanlarla kavga ederek,  yolunda  yürür;  yahut  da  –neûzü  billâh-  ökçesi  üstünde gerisin geri küfre döner. Tabii ki, her ikisinin arasında durup hem durumunu muhâfaza etmek, hem dinini korumak muhaldir (mümkün değildir).



Küfürle, şerle, dalâletle, bâtılla, putçulukla çarpışmayan kimse, horlanıp zelil olacak, mağlûp olup gerisin geri küfre, şerre, dalâlete, bâtıla,  putçuluğa  mutlaka  dönecektir!  İtikadı  ve imanı, onu kâfirlere itaatten, onların sözünü dinlemekten, onlara güvenmekten alıkoymayan kimse, ilk andan itibaren –hakikatin- itikadından ve imanından sıyrılıverir. Bir itikad sahibinin itikadının düşmanlarına dayanması, onların vesveselerini dinleyip emirlerine itaat etmesi, rûhî hezimetten başka bir şey değildir. Bu ilk başlangıçta bir hezimettir; en sonunda onu bu hezimetten, gerisin geri küfre dönmekten hiçbir şey alıkoyamaz. İsterse ilk adımlarında bu çirkin sonuca doğru yol aldığını hissetmesin... Mü’min itikadı, teslim olduğu kumanda mevzuunda, dininin ve kumandanının düşmanlarıyla meşveret edemez. Şayet onları bir kerecik olsun dinlerse, ökçesi üstü küfre dönmenin yolunu tutmuş demektir... Fıtrî ve pratik bir hakikat... Allah, mü’minlere bu hakikati tenbih ediyor. Allah, onlara iman adına sesleniyor...



“Ey iman edenler, kâfirlere itaat ederseniz, ökçelerinizin üstünden sizi geriye çevirirler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz.” (3/Âl-i İmrân, 149) Ökçesi üstü imandan küfre dönme ziyanından daha büyük hasar olur mu? İman ziyanından sonra, ne kazanç olabilir? Şayet küfredenlere itaate meyletmeye sevk eden âmil, onların himayesini temenni edip, yanlarından nusret (yardım ve zafer) dilemekse, işte bunlar, işte onlar... Âyet o safhayı da açıklıyor, nusret ve himayenin hakikatini onlara hatırlatıyor: “Halbuki Mevlânız Allah’tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.” (3/Âl-i İmrân, 150) İşte mü’minin, yanından zafer dileyeceği, himayesini talep edeceği yön burasıdır... Sahibi Allah olan kimsenin, Allah’ın yaratıklarından sahip aramaya ne ihtiyacı vardır? Yardımcısı Allah olan kimse, kulların yardımına hiç muhtaç olur mu? (6)