Muhît
Muhît; Kuşatan demektir.
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. (Fussılet: 41/54)
Dinden uzak yaşayan insanlar, gizlice yaptıkları sahtekarlıkları, söyledikleri yalanları karşılarındaki insanların farketmediğini düşündüklerinden içlerinde garip bir heyecan duyarlar. Yaptıklarını çok büyük bir kâr olarak görür hatta bundan dolayı 'akılsızca' bir büyüklük hissine kapılırlar. Oysa yaptığı tüm sahtekarca eylemler kişinin kendi aleyhinedir. Ne var ki inkarcı, böyle bir kavrayışa sahip olmadığı gibi her gizli eyleminde "zafer edasıyla" hareket eder. Çünkü gerçek yüzünü insanlardan gizlemeyi başarmıştır. Fakat hesaba katmadığı birşey vardır: Herşeyin üzerinde şahit olan, işiten, gören Allah kendisini her yönden sarıp kuşatmaktadır.
İnkârcılar Allah'ı yaptıklarından habersiz sanırlar. Bu gerçek aşağıdaki ayette şöyle bildirilmiştir:
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa o, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisâ: 4/108)
Hiçbir düşünce, hiçbir fısıltı Allah'tan gizli kalmaz. O tüm insanların sinelerinin özünde saklı olanı bilir, onlara 'şahdamarlarından daha yakın'dır. Allah insanları ve yaptıklarını kuşattığı gibi tüm kainatı da kuşatmıştır. O'nun hakim olmadığı tek bir varlık yoktur. Allah cinlerin ve meleklerin bulunduğu ve daha bilmediğimiz alemleri de yaratan ve ilmiyle kuşatandır.
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Âl-i İmrân: 3/120) [1029]
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. (Fussılet: 41/54)
Dinden uzak yaşayan insanlar, gizlice yaptıkları sahtekarlıkları, söyledikleri yalanları karşılarındaki insanların farketmediğini düşündüklerinden içlerinde garip bir heyecan duyarlar. Yaptıklarını çok büyük bir kâr olarak görür hatta bundan dolayı 'akılsızca' bir büyüklük hissine kapılırlar. Oysa yaptığı tüm sahtekarca eylemler kişinin kendi aleyhinedir. Ne var ki inkarcı, böyle bir kavrayışa sahip olmadığı gibi her gizli eyleminde "zafer edasıyla" hareket eder. Çünkü gerçek yüzünü insanlardan gizlemeyi başarmıştır. Fakat hesaba katmadığı birşey vardır: Herşeyin üzerinde şahit olan, işiten, gören Allah kendisini her yönden sarıp kuşatmaktadır.
İnkârcılar Allah'ı yaptıklarından habersiz sanırlar. Bu gerçek aşağıdaki ayette şöyle bildirilmiştir:
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa o, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisâ: 4/108)
Hiçbir düşünce, hiçbir fısıltı Allah'tan gizli kalmaz. O tüm insanların sinelerinin özünde saklı olanı bilir, onlara 'şahdamarlarından daha yakın'dır. Allah insanları ve yaptıklarını kuşattığı gibi tüm kainatı da kuşatmıştır. O'nun hakim olmadığı tek bir varlık yoktur. Allah cinlerin ve meleklerin bulunduğu ve daha bilmediğimiz alemleri de yaratan ve ilmiyle kuşatandır.
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Âl-i İmrân: 3/120) [1029]
ÂYETÜ'L-KÜRSÎ
- Kürsî ve Allah'ın Kürsîsi, Âyetü'l-Kürsî; Anlam ve Mâhiyeti
- Âyetü'l-Kürsî; Önemi ve Fazîleti
- Âyetü'l-Kürsî'nin Fazîletiyle İlgili Hadis-i Şerifler
- Âyetü'l-Kürsî; Tefsirlerden İktibaslar
- Kur'an'da Allah:
- Âyetü'l-Kürsî'deki İlâhî Sıfatlar ve İzahları
- Vâhid
- Hayy
- Muhyî:
- Hayat
- Kayyûm
- Mâlikü'l-Mülk
- Muhît
- Allah'ın Sıfatı Olarak İlim
- el-Alîm:
- Vâsi'
- Rabbi'l-Âlemîn
- el-Hâfız
- el-Aliyy:
- Azîm
- el-Azîm:
- Arş
- Şefî'
- Şefaat
- Kur'an'da Şefaat:
- Şefaat İzni:
- Âhirette Kimsenin Şefaati Fayda Vermez:
- Tapınılan Sahte Tanrıların Asla Şefaati Olmaz:
- Şefaat Kavramının Yozlaştırılması:
A harfi
- ADAM ÖLDÜRMEK
- ÂDİLE
- ÂDİL-İ MUTLAK
- ADL
- ADN CENNETİ
- ÂFÂK
- AF-AFV
- AFYON
- AĞAÇ
- AĞIT
- AĞLAMA
- ÂHÂD HABER
- AHBÂR
- AHD
- AHD-İ ATİK
- AHD-İ CEDİD
- AHFÂD
- AHİ, AHİLİK
- ÂHİR ZAMAN
- ÂHİRETE İMAN
- AHKÂM
- AHKÂMU'Ş-ŞER'İYYE
- AHKEMÜ'L-HÂKİMİN
- AHLÂK
- AHMED B. HANBEL
- AHRÛF-İ SEB'A
- AHSEN
- AİLE
- AKABE
- AKABE BEY'ATLARI
- AKIL
- ÂKİLE
- AKLÎ DELİL
- AKRABA
- AKSIRMAK
- ÂL, ÂLU MUHAMMED
- ALACAKLI
- ALAY, ALAY ETMEK
- ALDATMAK
- ÂMİNE BİNTİ VEHB
- ARZ
- ASHÂBU'S-SEBT
- ASHÂBU'S-SUFFE
- ASHÂBÜ'S-SÜNEN
- ÂSÎ
- AŞÛRÂ
- ASKER TEÇHİZİ
- ASR, ASIR
- ASR-I SAÂDET
- ÂŞİR
- AŞİR (AŞR-I ŞERİF)
- AT ETİ
- AT SÜTÜ
- ATALAR YOLU
- ATEİZM
- AV, AVCILIK
- AVÂRIZ
- AVL, AVLİYE
- AY MUCİZESİ
- AYB
- ÂYET
- ÂYETLERİ UCUZA SATMAK
- ÂYETULLAH
- ÂYETÜ'L-KÜRSÎ
- ÂYİN
- AYIP ARAŞTIRMAK
- AYIP ÖRTMEK
- ÂYİSE
- AYN
- AYNE'L-YAKÎN
- AZÂZÎL
- AZİL
- AZÎMET
- AZRÂİL (ÖLÜM MELEĞİ)
- el-AFÜV
- Hz. ÂİŞE (r.a.)
- AHMED
- ALEM
- ÂLEM
- ALFABE
- ÂL-İ ABÂ
- ALİ İBN EBİ TALİB
- ÂLİM
- ALIN YAZISI
- ALLAMÜ'L-GUYÛB
- ALTIN KULLANMAK
- ÂLU İBRAHİM
- ÂLU İMRÂN
- ÂLU YÂ'KUB
- AMEL-İ KESÎR
- ÂMENTÜ
- ÂMİL
- ÂMİN
- ÂMİR
- ÂMM
- AMMAR b. YASİR
- AMME HUKÛKU
- AMR b. EL-AS
- Amr İbnu Ümmi Mektum
- ANASIR-I ERBAA
- ANAYASA
- Anayasa Türleri:
- ARABULMAK
- A'RAF
- ARAFÂT
- A'RAZ
- ARÂZÎ
- AREFE
- ÂRİYET
- ARİYET KİTABI
- ARKADAŞ, ARKADAŞLIK
- ARŞ
- ARZ-I MEV'UD
- ASABE
- ASABİYE-ASABİYYET-IRKÇILIK
- ASHÂB
- ASHÂBU'L-A'RÂF
- ASHÂBU'L-ESER
- ASHÂBU'L-EYKE
- ASHÂBÜ'L-FERÂİZ
- ASHÂBU'L-FİL
- ASHÂBU'L-HİCR
- ASHÂBU'L-KARYE
- ASHÂBU'L-KEHF
- ASHÂBU'L-MEDYEN
- ASHÂBU'L-MEŞ'EME
- ASHÂBU'L-MEYMENE
- ASHÂBU'L-UHDÛD
- ASHÂBU'L-YEMİN
- ASHÂBU'R-REDD
- ASHÂBU'R-RESS
- ASHÂBU'R-REY
- ASHÂBU'Ş-ŞİMÂL
- ÂSİYE
- AVLANMA KİTABI
- AVRET
- AZÂB, AZAP
- AZAD ETMEK
- AZARLAMAK
- ÂZER
- AZÎZ HADÎS
- el ÂHİR