Müellifin Önsözü

     



Bizi islâm ve imanla hidayete erdiren, Kur'ân-ı Kerîm'in manasını öğrenmeye ve Rasûlulları'ın hadislerini anlamaya muvaffak kılan Allah'a hamdü senalar olsun.



Salat ve selam, insanlık devam ettiği sürece ashabın ve tabiînin takip ettiği yolu bize ihsanla tam ve kamil olarak gösteren tüm insanlığın ve cinlerin peygamberi Hz. Muhamed'e (s.a.v.) olsun.



Kudret sahibi Mevlâsının iyilik ve lütuflarına muhtaç olan kulu Ebû Abdurrahman Muhammed b. Sultan b. Ebî Abdullah Muhammed el-Masumî el-Mekkî. Allah kendisini, Kur'ân ile amel etmeye, Rasûlullah'ın sünnetine sarılmaya ve güzel bir sonuca (son nefesinde imanlı olarak ölmeye) muvaffak kılsın der ki: "Bana, Uzakdoğu ülkelerinden olan Japonya'nın Tokyo ve Oseka şehirlerinde oturan müslümanlar tarafından bir mektup gönderildi. Mektup özetle şu konudan bahsediyor: "islâm nedir? Mezhep ne dernektir? islâm diniyle şereflenen birisinin dört mezhepten birisine veya başka bir mezhebe girmesi, yani Malikî, Hanefî, Şafiî veya Hanbeli olması gerekir mi, gerekmez mi? Çünkü burada büyük bir ihtilaf ve vahim bir münakaşa başladı. Japon fikir adamlarından birkaç aydın islâm dinine girmek ve imanla müşerref olmak isteklerini Tokyo'da bulunan müslüman cemiyetine açtılar. Hindistanlı müslüman bir grup; "Kendilerinin, ümmetin kandili  olan Ebu Hanife'nin 1 mezhebini seçmelerini".



Endonezyalı bir grup ise; "Şafiî mezhebinden olmaları gerektiğini" söylediler. Japonlar bu sözleri işitince çok şaşırdılar. Onların  bu tutumlarına çok hayret ettiler. Mezhep sorunu



onların  müslüman olma yolunu tıkadı.



Muhterem Hocam, değerli bilgilerinizden öğreneceklerimiz  inşallah bu müşkilatın çözümüne    sebep olacaktır. Kalplerimizin  mutmain olması  ve düşünce ufkumuzun genişlemesi için bu konuyu   açıklamanızı sizden arzu ediyoruz. Size Allah'tan bol bol mükafatlar, Rus muhacirleri bizden de size ve doğru yola tabi olan herkese selam ve saygılar."



            Esselamü Aleyküm.



            Muhammed   Abdülhay Kurbanoglu



            Muhsin Çabanoğlu



            Tokyo. H. 1357



1) Mezheb taassubluğu hadis uydurma ve yayılmasında büyük bir rol oynamıştır. Muteassıp Hanefiler. Ebu Hanife (r.a.)'ın menkıbeleri konusunda bir çok hadis  uydurmuşlardır. Bunlardan birkaçı; "Benden sonra bir adam gelecek, ona Numan bin Sabit denir, künyesi de Ebu Hanefe'dir. Allah'ın dini ve benim sünnetim onun eliyle ihya olunacaktır." Tenzihu'ş-Şeria, İbni Arrak. 2/30: Hatibu'l-Bağdadi. Tarihi Bağdat. 2/289. Yukarıda işaret edilen sıfat bu rivayetlerin bazısında gelmiştir. Me'mun bin Ahmed el-Herevî'ye, "Şafii'yi ve Horasanda ona tabi olanları görmüyor musun?" denildi. O da cevaben; bize Ahmed bin Abdillah haber verdi ona Abdullah bin Ma'dan o da Enes bin Malikten merfu olarak şunu haber verdi: "Ümmetimden Muhammed bin İdris [Şafii] adında bir adam çıkacaktır, o ümmetime iblisten daha zararlıdır. Yine ümmetimde bir adam bulunacaktır ona



Ebu Hanife denilir, ümmetimin kandili odur." İbni Hacer, Lisanü'l Mizan. 5/7-8; Suyuti Tedribu'r-Ravî. 1/277-278. İbni Arrak. Tenzihu'ş-Şeri'a. 2/30 Hatibu'l Bağdadi. Tarihi Bağdat (5/309) adlı eserinde, bu rivayeti uydurmakla ittiham edilenin Muhammed bin Said el-Burkî olduğunu Ebi Abdillah el-Hakim'den nakleder Bu uydurma hadis. Kur'ân'ın açıklığına muhaliftir. Çünkü Allah'ın, kitabında nitelendirdiği gibi; ümmetin kandili Muhammed (s.a.v.)'dir; "Ey



Peygamber! Biz seni gerçekten şahit, mujdeleyici ve uyarıcı. Allah'ın izniyle O'nun yoluna çağırıcı ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik" (Ahzab, 45-48). Mukallidlerin kendi imamlarına masum Peygamberin sıfatını nasıl giydirdiklerini iyice düşün. Bunun içindir ki muayyen bir mezhebe bağlanmamak asıl olmuştur. Böylelikle masuma (peygambere) ittiba ile masum olmayana ittiba ayrılabilinir.



Çünkü muayyen bir mezhebi taklit eden kimse, aslında peygambere tabi olma ile hata ve isabet eden fakiha tabi olmayı müsavi kılmıştır.