Kur'an'da İman

İman kelimesi, türevleriyle birlikte Kur'an-ı Kerim'de 900 civarında yerde geçmektedir. Kur’an’ın onda birinden fazlasının imanla direkt ilgili ifadeler olması, konunun önemini göstermek için yeterlidir. 



Kur'an, peygamberlerin emin (güvenilen) kişiler olduğunu ifade ediyor.[505] Aynı zamanda, peygamberlere vahyi ulaştıran gök habercisi Cebrail'in de emin olduğunu belirtiyor.[505] Yine Kur'an, insanın büyük sorumluluğundan bahsederken onu emaneti yüklenen varlık olarak tanıtıyor. Emanet de imanla aynı kökten gelen ve güvene tevdi edilmiş şey anlamı taşıyan bir kelimedir.[505] İman sahibine mü'min denir ki, bir anlamı da emanet taşıyan kişi demektir.



Mü'min, hem Allah'ın, hem de insanın sıfatıdır. Esmaü'l-Hüsnadan biri, El-Mü'min'dir. Allah'ın mü'minliği, güven verici, güven kaynağı olmayı; insanın mü'minliği de El-Mü'min'e (Allah'a) güvenmeyi ifade eder. İman, bu karşılıklı güvenin işleyişidir. Allah'a güven tam olmadan iman olmaz. Allah'a güvenin tam olması için, O'nu herşeyden fazla sevmemiz, O'nun emir ve hükümlerini de herşeye tercih etmemiz gerekir.



"İman edenlerin Allah'a olan sevgileri çok fazladır." (Bakara: 2/165)      



İmanın gündeme geldiği Bakara suresinin ilk ayetlerinde müttakilerin vasıfları açıklanırken, yapılması gerekenler de açıklanmış oluyor. Bu açıklama, aynı zamanda nelere iman edilmesi gerektiğini de topluca içermektedir. Kurtulmak isteyen, gayb diye ifade edilen çıplak gözle göremediği, kendini aşan konulara kesin iman edecek, salât şeklinde anılan amellerden ilkiyle bazı görevleri yerine getirmeye başlayacaktır. İnfak şeklinde ifade olunan inandığı ve bağlandığı bir dine hizmet için çaba ve gayretlerin ilkiyle bu esasları başkalarına da götürecektir.



Bunlara ilk ve yalnız kendisinin inanmadığını, devam edegelen kadim bir mücadelenin izleyicisi olduğunu hatırlaması için kendinden öncekilerle de irtibatını kuracak, son olarak inzal olunan bu Kitab'a, kitabın indiği şahsa (Hz. Muhammed (s.a.s.) ve önceden inzal olan kitaplara ve peygamberlere iman edecektir. Bütün bu inanç, amel ve gayretleri hayatın ikinci ve ebedi bölümü olan ahiret için yapacak, onun varlığına sanki görüyormuşçasına inanacaktır. Eğer böyle yaparsa hayatın dünyadaki bölümünün imtihanını başaracak ve kurtulmuş olacaktır.[505]



Bakara suresinin ilk beş ayetinde özetlenen İslam'ın temel binası ve üçüncü ayetinde "gaybe iman" şeklinde çatısı çatılan inanç temelleri, surenin son ayeti olan 286. ayette de perçinlenir:



"O Rasul, kendisine Rabbinden indirilene (Kur'an'a) iman etti. Mü'minler de Allah'a, Onun meleklerine, kitaplarına ve bütün peygamberlerine inandı. Rasullerden hiç birini diğerinden ayırmayız, dinledik, itaat ettik. Ey Rabbimiz mağfiret isteriz, dönüş ancak sanadır, derler."



"Gaybe iman" olarak tavsif edilen bu inanç temelleri Kur'an'ın değişik yerlerinde topluca veya tek tek, veya ikisi üçü birlikte zikredilmiştir.



"Elinizdekini tasdik etmek üzere indirdiğim Kur'an'a iman edin." (Bakara: 2/41)



"Allah'a ve Peygamberine iman edin. Eğer iman eder ve takvalı olursanız en büyük mükâfaat sizindir." (Âl-i İmran: 3/179)



"Ey iman edenler, Allah'a, Peygamberi'ine, Peygamberi'ne indirdiği Kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, son derece büyük bir sapıklığa düşmüş olur." (Nisâ: 4/136) 



"Gerçek iyilik, yüzünüzü doğuya veya batıya döndürmeniz değil; Allah'a, ahirete, meleklere, kitaplara ve rasullere iman etmenizdir..." (Bakara: 2/177)



İman, insanı kopmaz, çürümez bir bağa kavuşturur ve boşluklara yuvarlanmasını önler.[505] İmandan yoksun kalanları Kur'an, hayvanların en şerlisi olarak anmaktadır.[505] Fakat, ne yazık ki, insanlığın çoğunluğu bu imandan uzak bulunmuştur, bulunacaktır.[505] Mü'min, Allah'ın yardımcısı, Allah'ın dostu, velisi olarak nitelendirilmiştir.[505]