İLİM

İnsanın duyu vasıtaları ile elde ettiği veya Allah Tebarek ve Teâlâ'nın vahiy yolu ile doğrudan doğruya gönderdiği, içinde zan ihtimali bulunmayan yakını bilgi.



İslamî terminolojide ilim terimi; "bilgi" kelimesini karşılamak için kullanıldığı gibi, herhangi bir bilgi şubesini ifade için de kullanılır. Meselâ; kelâm ilmi, tefsir ilmi gibi. Keza, ilim ve bilgi terimlerinin bazen marifet kelimesiyle karşılanıldığı da bilinir.



Seyyid Şerif Cürcânî'ye göre ilim: "Gerçeğe ve vakıaya uygun düşen bilgi ve kanaattır"[505]



Cürcânî ilim için şu tarifleri de yapar: "İlim; bir şeyi olduğu gibi idrak etmektir. Bilgisizlik bilginin zıddıdır. Bilim, bilinenden gizlilik ve kapalılığın kalkmasıdır. İlim; nefsin, bir şeyin manasına ulaşmasıdır. Düşünen ile düşünülen arasında hususi bir alâkadır"[505]



İlim, kesin olsun veya olmasın kavram (tasavvur) veya hüküm olarak mutlak manasıyla idrak etmektir. ilim; düşünme, fehmetme ve hayal etme manalarına da gelir"[505]



İlim kavramının yanında çoğu zaman kullanılan marifet kavramı, daha hususi bir anlam taşır ve daha ziyade vasıtasız bilgiyi, sezisi, kalbî bilgiyi ifade etmek için kullanılır. ilim ahiret yolunu dosdoğru gösteren (kılavuz) bilgiler topluluğudur.[505]



Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'e göre ilim, "Malûm olanın, olduğu hal üzere bilinmesidir."[505] Bu yaratılmışların ilmidir. Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ise; bir şeyin (eşyanın) aslının ne olduğunu ve ne olacağını kuşatması ve haberdar olmasıdır.



Kur'an-ı Kerim'de: "Bilmediğin şeyin ardına düşme. (Peşinden gitme.) Doğrusu duyman, görmen ve muhakemen (kalbin) ondan sorumludurlar" (El-İsra: 17/36) hükmü beyan buyurulmuştur. Ayette bilgiye ulaşmak için zikredilen duyma (haber-i sadık), basar, (müşahede, görme) ve fuâd (akl-ı selim ile kavrama) oldukça önemli unsurlardır. İslâm alimleri, bu unsurları dikkate alarak ilim şu üç yolla elde edilir, demişlerdir: 1. Haber,



2. Duyu organlarının faaliyetleri,



3. İstidlâl (Akıl yürütme) metodu.[505]



Vahyi (Haber-i Sadık) reddeden Scientisme (bilimcilik) akımı, İslâm topraklarında şirkin ve zulmün yayılmasında büyük rol oynamıştır. Bilimin yapısını, gayesini ve şartlarını araştıran ve bilim dışındaki bütün inançları inkâr eden pozitivist ideoloji: "Bilim bir dindir, bundan sonra amentüleri yalnız bilim yazacaktır. Ahlâki ve edebi meseleleri bilim çözecektir"[505] sloganlarıyla "Vahye" karşı savaş açmıştır. Sosyal olayları; ilkel toplumdan modern topluma doğru sürekli bir evrimin bulunduğunu iddia ederek, izaha çalışan filozoflar: "Bilim ilerledikçe, dinin ortadan kalkacağını" iddia edecek derecede çıldırmışlardır. Cahili bütün eğitim sistemleri temelde bu akaide dayanır.



Mü'minler için; Allahû Teâla (cc)'nın kitabında ve Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetinde kat'i olarak yer alan her haber "ilim" hükmündedir. Velev ki; akıl ve duyu organları bunun mahiyetini kavrayamasın!..[505]