4) Tevazu

Muvahhid mü’min, kibirden ve riyâdan tamamen arınmış ve alçak gönüllü bir olgun şahsiyettir… Rabbi Al­lah’a gereği gibi kulluk ederken mütevazi ve hemcinsi olan insanlarla her türlü muamelede mütevazi olan bir kişidir… Haddini ve seviyesini bilir… Neyi, nerede konuşacağını ve neyi, nerede yapacağını bilen, her şeyi yerli yerince değer­lendiren ve bulunması gerekli yere koyan ilim sahibi bir insandır…



Onun tevazusu, sahib olduğu katıksız imandan ve fa­ziletinden kaynaklanır… Gurur ve kibir, mutevazi mü’minden uzaklaşmış ve ona yaklaşacak herhangi bir ve­sile bulamamaktadır…



Rabbimiz Allah, mutevazi mü’min kullarını şöyle öv­mektedir:



“O Rahmân olan (Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü (mütevazi) olarak yürürler ve cahiller kendilerine muhatab oldukları zaman da, ‘selâm’ derler.



Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gece­ler­ler.” (Furkan, 25/63-64)



Iyaz b. Hımar (r.a.)’dan:



Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:



“Şübhesiz ki, Allah bana, sizin tevazu göstermenizi bil­dirdi. Tâ ki kimse, kimseye karşı böbürlenmesin; kimse, kimseye tecavüzde bulunmasın.”[476]



Ebu Hureyre (r.a.)’dan:



Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:



“Bir kimse, Allah için tevazu gösterirse Allah onu, an­cak yükseltir.”[477]


Ve'l-Asr
i1 harfi