Niyet-İbâdet İlişkisi:

Namaz konusunda niyet, namazın şartlarından olup, Allah rızâsı için ihlâsla namaz kılmayı dilemek ve hangi namazın kılınacağını bilmekten ibârettir. İbâdetin âdetten ayrılması ve ihlâsın gerçekleşmesi için niyet bir farzdır. Bu da ibâdeti yalnız Allah’a tahsis etmeyi gerektirir. Âyette şöyle buyrulur: “Oysa onlar, dini yalnız kendisine tahsis ederek... Allah’a ibâdet etmekle emrolundular.” (98/Beyyine, 5). “Ameller niyetlere göredir” hadisi de başka bir delildir. Niyet, kalbe âit olmakla birlikte, dil ile söylenebilir. Farz namazın veya vitir, tilâvet secdesi, adak ve bayram namazları gibi vâcib bir namazın niyetinde bu namaz cinsinin belirtilmesi gerekir. Nitekim kazâ namazlarında da, hem vaktin hem de “ilk  -veya son- kazâya kalan” şeklinde günün belirlenmesi gerekir. Niyet, cenâze namazının da şartıdır. Bu niyette ölünün erkek veya kadın, küçük erkek  veya kız çocuğu olduğu belirtilir. 



Oruç, ister farz, ister kazâ veya nâfile olsun, bütün çeşitlerinde niyet şarttır. İbâdeti âdetten ayırmak için namazda olduğu gibi, oruçta da niyet gerekir. Oruç, zimmette borç  olan  bir oruç ise, buna geceden niyet edilmesi ve belirlenmesi gerekir. Ramazan orucunun kazâsı, bozulan nâfile orucun kazâsı ve keffâret oruçları gibi. Bu çeşit oruçlara niyetin geceleyin veya en geç ikinci fecrin başlangıcında yapılması şarttır. Çünkü bu oruçlar için İslâm’ın belirlediği bir gün yoktur. Bu yüzden bunu oruç yükümlüsünün niyetiyle belirlemesi gerekir. Diğer yandan, akşamdan böyle bir oruca karar verilmiş veya bunun için sahura kalkılmış olması da niyet yerine geçer. Bazı oruçlara ise geceden niyetlenmek şart değildir. Ramazan orucu, zamanı belli adak orucu, bütün nâfile oruçlar bu niteliktedir. Bu gibi oruçlara akşam güneşin batışından, ertesi gün, gündüzün yarısından öncesine kadar niyet edilebilir. Fakat öğleden sonra akşama kadar hiçbir oruca niyet edilemez. 



Niyetin hac ibâdetine etkisi, haccın çeşidini belirlemede görülür. İfrâd, temettû veya kıran haccı yapacak kimse, mîkatta ihrama girerken buna uygun olarak niyet eder. İhrama girerken mücerred hac için niyet edilmişse, umre yapılmaksızın yalnız hac ibâdetini îfâ etmekle yetinilir.



Kurban ibâdetinde de niyetin önemi büyüktür. Çünkü bayram günü sırf fakirlere dağıtmak amacıyla bazı hayvanlar kesilip dağıtılsa, kurban niyeti olmadıkça sadece sadaka ecri alınabilir. “Besmele” kasden terkedilerek hayvanın kesilmesi halinde, etini yemek veya fakirlere yedirmek haramdır. Kurbanda, Yüce Allah’a ulaşan et veya deriler değil; niyet, ihlâs ve takvâdır. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Onların etleri de, kanları da hiçbir zaman Allah’a ulaşmaz. Fakat sizden O’na yalnız takvâ ulaşır.” (22/Hacc, 37). Kurbanda niyetin şart olması, onu âdet gereği hayvan kesmekten ayırmak içindir. Bu konuda delil;  yine, “Ameller niyete göredir” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 1; Müslim, İmâre 155) hadisidir.



İ’tikâf yapacak olan kimsenin buna niyet etmesi gerekir. Niyetsiz yapılacak bir i’tikâf geçerli olmaz.



Zekâtta da, diğer ibâdetlerde olduğu gibi niyet şarttır. “Ameller niyetlere göredir” hadisi burada da delildir. Nâfile sadakadan zekâtı ayıran, niyettir. Zekâtı yoksula verirken veya bu amaçla ayırırken zekât olduğuna kalben niyet edilmesi yeterlidir. Dil ile söyleme şart değildir.