Amel-İman İlişkisi:

İslâm’da bir iyiliğin ve sâlih amelin dünya ve âhirette ecir ve sevap kaynağı olması için bu ameli işleyen kimsenin mü’min olması şarttır. Amelin geçerli ve makbul olması için iman, ön şarttır.



“Asra yemin olsun ki, insan şüphesiz husrânda, zarar ve kayıp içindedir. Ancak iman edenler, sâlih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (103/Asr, 1-3)



“İnkâr edip imansız olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altın fedâ (tasadduk) etseler bile kabul edilmeyecektir. Onlar için can yakıcı bir azap vardır. Onların yardımcıları da yoktur.” (3/Âl-i İmrân, 91)



Sâlih amelin özü, Allah Teâlâ’nın emirlerini her şeyden üstün tanımak, Allah’ın hükümlerini yeryüzünde uygulamak, O’nun din ve şeriatını korumak, yarattıklarına şefkat beslemek ve yardım etmektir. Sâlih ameller ikiye ayrılır. Birincisi; bedenî ibâdetler gibi, yükümlünün önce ve bizzat kendisine yarar sağlayan ve kendisinin iyileşmesine yarayan amellerdir. Namaz, cihad, küfürle mücâdele, Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak için gayret sarfetmek ve bunun gerçekleşmesi için Allah’a duâ ve istiğfârda bulunmak, oruç tutmak bunlar arasında sayılabilir. İkincisi; zekât ve sadaka gibi başkalarına da yararı olan amellerdir. (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 8/6079-6080).



Allah’ın yasakladığı işler de kötü amel sayılır. Allah Teâlâ insana irâde-i cüz’iyye vererek iyi ile kötü, hayır ile şer arasında ona belli ölçüde serbestlik tanımıştır. İnsan kendi isteği ile tercihini yapar. Bu yüzden de yaptığı işlerden sorumlu olur. Dünyadaki amellerinin sonucuna göre de âhirette karşılık görür. Kur’an’da iyi ve kötü amellerden ve bunların sevindirici veya üzücü sonuçlarından söz eden pek çok âyet vardır.



“Onlar, Allah’ın yanında bir başkasını ilâh edinip ona kulluk etmezler. Ölümü hak edenler dışında, Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zinâ etmezler. Kim de bunları yaparsa işlediği günahın cezâsını görür; kıyâmet günü azâbı kat kat olur. O korkunç azâbın içinde hor ve hakir bir halde ebediyyen kalır. Ancak, tevbe eden, imanında samimi kalıp sâlih amel işleyen bunun dışındadır. İşte Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah ğafûrdur (çok affeder), rahîmdir (çok merhamet edendir).” (25/Furkan, 68-70)



“Kim tevbe edip sâlih amel işlerse, şüphesiz o, Allah’a hakkıyla yönelmiş olur.” (25/Furkan, 71)



Yukarıdaki âyetlerde zikredilen adam öldürme ve zinâ gibi en ağır kötü amellerden sonra, tevbe edenlerin azaptan istisnâ edilmesi, katilin ve zâninin de tevbesinin geçerli olduğunu gösterir. Hz. Peygamber’e; “hangi amelin daha faziletli olduğu sorulunca şu cevabı vermiştir:



“Kişinin elinin emeği ve hayırlı olan (mebrûr) alış-veriştir.” (Ahmed bin Hanbel, 3/466, 4/141)