İblis ve Faaliyet Alanı:

 



İblis, Allah'ın doğru yolunun üzerine oturup, insanlara her yönden yaklaşıp onları kandırmaya çalışacağına söz verdi.[163] İblis böylece düşmanını seçti, faaliyet alanını belirledi. Onun düşmanı, yaratılmasıyla ve secde emriyle kendisinin racîm olup kovulmasına sebep olan insanın bizzat kendisi, gönlü, kafası, nefsi ve onun bulunduğu her yerdi. İblis, bütün gücünü kullanarak, bütün imkânlarını seferber ederek, düşmanlarını azdırmaya, isyana sürüklemeye ve kendine bağlamaya gayret edecektir. Kabilesini (askerlerini), dostlarını, cinlerden ve insanlardan yardımcılarını devreye sokacak, bu iş için kullanacaktır.



İnsanın iç dünyası, bu anlamda bir mücadele, bir savaş alanıdır. Onun içinde iyiliğe de kötülüğe de meyil vardır. İblis, sürekli kötülüğe olan meyilleri ön plâna çıkarmaya çalışacak, ona sürekli kötülükleri telkin edecektir. Ona bu faaliyet iznini veren Rabbimiz şöyle buyurur:



"Meleklere, Âdem'e secde edin! Demiştik. İblisin dışında hepsi secde ettiler. İblis, 'Ben, dedi, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim?'



Dedi ki: 'Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyâmete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım!



Allah buyurdu: 'Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki cehennem hepinizin cezasıdır. Mükemmel ve tam bir ceza!



'Onlardan, gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları  yaygaraya  boğ; mallarına,  evlâtlarına  ortak  ol;  kendilerine    vaadlerde   bulun.'



Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey va'detmez.



Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın (hâkimiyetin) olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter." (İsrâ: 17/61-65)



Bu İblise verilmiş olan bir emir değil; 'haydi elinden geleni ardına koyma, yapabileceğini yap, serbestsin' demektir.    



Hayatımızla, ibadet ve inançla, haram ve helâl hükümleriyle ilgili kesin söz Allah’a aittir. Bu gibi konularda kendine göre dinler ve inanışlar uyduranlar İblisin arkadaşları, dostları ve askerleridirler.



 [164]       



Hayatımızla, ibadet ve inançla ilgili, haram ve helal hükümleriyle ilgili kesin söz Allah’a aittir. Bu gibi konularda kendine göre dinler ve inanışlar uyduranlar iblisin arkadaşlarıdırlar.



Allah’tan izin alan iblis işe ilk defa Âdem’i ve onun eşini kandırmakla başladı. Âdem’i, ‘yasak ağacın meyvesinden yerseniz cenette ölümsüz olursunuz’ fitnesiyle ve Allah adına yemin ederek kandırdı. Yasak meyveyi yiyen ilk insanlar Cennetten çıkarıldılar ve dünyaya gönderildiler.



Âdem tevbe etti ve bağışlandı.[165] Âdem’in günahı nefsine aldanması idi. Bir anlık kanma sebebiyle işlenen günahları Allah bağışlardı. Ama şeytanın günahı nefse aldanmanın ötesinde Allah’ın emrini beğenmemek, kendini O’nun karşısında güçlü görmek, Allah’ın emrini bilerek dinlememek idi. Bu hata bağışlanmazdı.



İblis, Kur’an’da ‘şeytan´olarak ta anılıyor. Şeytan, bütün kandırmaların, bütün kötülüklerin, bütün hak yoldan saptırmaların ortak adı olmaktadır. Bu manada bir çok şeytan olabilmektedir.



İblisin dünyada insanları kandırıp günaha ve isyana götürme faaliyetlerine artık şeytaní işler dememiz mümkündür.



Şeytan, itaat etmeye de isyan etmeye de, yani hayr işlemeye de şer işlemeye de meyilli yaratılan Ademoğlunu, kendi tarafına çekmeye, onu günah işlemeye çalışır. Ancak onun Allah’a hakkıyla teslim olmuş kullar üzerinde bir hakimiyeti, bir gücü yoktur.[166]



İnsan imtihan için yaratılmıştır. Ya hayr işleyerek razı olunan kulların arasına katılacak, ya da şer işleyip cezayı hak edecek. Nefsi onu kötülüğe de iyiliğe de götürebilir. Şeytanın ve nefsin faaliyetleri imtihan olmanın bir gereğidir. Sıkıntı, meşekkat olmadan imtihan olmaz. Işte bu noktada Allah’ın hikmeti ortaya çıkmaktadır. Allah dileseydi ne şeytan olurdu, ne de kullar günah işleyebilirlerdi. Ancak dünya hayatı imtihan içindir. İnsan, bir takım denemelerden geçecek ve makamını kendisi kazanacaktır.



Şeytan, yani iblis; insanın içine fısıldar, vesvese verir, hayallere sürükler, hayırlı işleri yapmamaya, şerli işleri yapmaya davet eder. İnsanın içinde kötülüğe davet eden her çağrı, her duygu şeytandandır. O ve kabilesi insanları, onların görmeyecekleri yerden gözetlerler. Ancak o ve kabilesi inkârcıların dostudurlar.[167]



O, insanlara sağlarından, sollarından, önlerinden, arkalarından sokulur; onların Allah’a şükredici olmamaları için çalışır.[168] Bu amacına ulaşmak üzere atlılarını ve yayalarını seferber eder, onlara karşı yaygara koparır, onlara mal ve çocuklarında ortak olmaya kalkışır.[169]



Şeytan müslümanları hayır yapmaktan alıkoymaya çalışır. Zekat ve sadaka verenleri ‘fakir olacaksınız’ diye korkutur.[170]



Şeytan, insanlara her türlü ahlaksızlığı emreder.[171] Onlara içkiyi, kumarı, zinayı süslü gösterir, böylece insanları Allah’ı anmaktan uzaklaştırır.



Şeytan, Allah’ın gücünü ve kaderini unutturur, evrendeki olayları, insan hayatında olanları tesadüflere bağlar ve insanları bunlara inanmaya çağırır. Böylece Allah’ı unutturur.



Şeytan, kendi yolundan gelenlere; başkaları üzerine haksızlık yapmaya, onların elindekine göz dikmeye davet eder. İnsanlar arasında anlaşmazlıkların kavgaların çıkmasına sebep olur.



Şeytanın işi fesat ve fitnedir. O, insanlar içinden kendine yandaşlar (veliler) bulur ve bir çok işini onlara yaptırır.



Şeytan, insanlara Allah’ı ve O’nun kitabını hatırlamayı unutturur. Böylece onları daha iyi kontrol altına alır ve hata yaptırır.



Aslında şeytanın hilesi zayıftır.[172] Onun insan üzerinde herhangi bir gücü yoktur.[173] Fakat insan, şeytanın fısıltılarına, kandırmacalarına, vesveselerine; hoşuna gittiği için kanmaktadır.



Yeryüzünde şeytana tabi olup ta Allah’ın dininden yüz çevirenlere Allah; ‘Hizbü’ş-şeytan-şeytan taraftarı’ demektedir.



Allah’ın sevgi ve rahmetinden uzak kalan iblis (şeytan) kıyamete kadar düşmanı olduğu Adem’i, yani insanı kandırmaya ve saptırmaya devam edecektir.



İnsana düşen düşmanına karşı uyanık olmaktır. [174]