a) Tabiî Korku:

İnsanın arslandan, ateşten, suda boğulmaktan korkması gibi. Bundan dolayı kulun kınanması söz konusu değildir. Nitekim şanı yüce olan Allah Musa’dan “Nihayet şehirde korku ile gözetleyerek sabahı etti.” (Kasas: 28/18) diye söz etmektedir. Ancak şayet bu korku eğer bir farzı terketmek, yahut bir haramı işlemek için bir sebeb teşkil ederse, haram olur. Çünkü bir farzı terketmeye yahut ta bir haramı işlemeye sebeb teşkil eden her bir şey de haramdır. Buna delil de yüce Allah’ın “Eğer gerçek mü’minlerseniz, onlardan korkmayın, benden korkun.” (Al-i imran: 3/175) buyruğudur.



Buna göre yüce Allah’tan korkmak övülen bir şekilde olabildiği gibi, övülmeye değmeyecek bir şekilde de olabilir.



Övülmeye değer olan Allah korkusu eğer kişi ile Allah’a isyan arasına bir engel teşkil ediyor ve kişiyi farzları işleyip, haramları terketmeye götürüyor ise o korku övülmeye değer. Bu gaye elde edilecek olursa, kalp huzur ve sükun bulur. Yüce Allah’ın nimeti ile sevinir, mükâfatını umacak hale gelir. Övülmeye değmeyen korku hali ise kulu Allah’ın rahmetinden ümit kesmeye iten korkudur. O vakit kul, hasretler çekmeye başlar, kendi kabuğuna çekilir ve hatta ümitsizliği güçlü olduğundan dolayı, masiyet işlemeye devam eder gider.