Halifenin Görevleri

Allah’ın hükümlerini tatbik etmek,



Namazları, özellikle Cuma ve Bayram namazlarını kıldırmak,



Zekât ve diğer vergileri toplamak,



Kadıları (hâkimleri) ve valileri tayin etmek,



İslam devletinde yaşayan fertlerin malını, canını, dinini, ahlâkını, neslini korumak.



İslam devletinin sınırların korumak, cihadı tanzim etmek,



Orduları hazırlamak, seferberlik emri vermek, komutan tayin etmek ve gerekirse komutanlık yapmak,



İslam devleti içinde zulme uğrayanlara veya ihtiyaç sahibi olanlara yardım etmek,



İslam devletinde yaşayan fertler arasındaki ihtilafları çözmek ve fitneleri engellemek. 



Hz. Peygamber, hayatta olduğu sürece peygamberlik görevinin yanı sıra devlet başkanlığını da şahsında toplamıştı. Bu nedenle Hz. Peygamber hayatta iken, kurulan ilk İslam devletinin başkanını belirlemek gibi bir problemle karşılaşılmış değildi. Diğer taraftan Peygamberimiz, kendisinden sonraki halifeyi belirleyen herhangi bir söz de söylememişti. Durumun böyle olması nedeniyle Hz. Ebu Bekir (r.a.) halife seçilene kadar bazı farklı görüşlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Ancak bu durumlar geçici ve oldukça kısa bir süre için sözkonusu olmuş; bir müddet sonra unutulup gitmiştir. Yani bu görüş ayrılıkları Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ebu Bekir halife seçilinceye kadar devam etmiş ve onun seçilmesiyle son bulmuştur. Hz. Ebu Bekir, halife seçildikten sonra yaptığı konuşmada şunları söyledi:



“İnsanlar! Sizin en iyiniz olmadığım halde başınıza getirildim. İyi davranırsam bana yardımcı olun; saparsam düzeltin beni. Doğruluk emanet, yalan hiyanettir. İçinizdeki güçsüz, hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür. İçinizdeki güçlü de, Allah’ın izniyle hakkı ondan alınıncaya kadar benim yanımda zayıftır. Sizden kimse cihadı terketmesin; çünkü onu terkeden bir kavmi, muhakkak Allah zillete düşürmüştür. Allah'a ve Rasülüne itaat ettiğim sürece bana itaat edin. Allah'a âsi olursam, bana itaatınız gerekmez!” Hilâfet kurumunda bu ilk mesaj, bir yandan onun kişiliğini ve görev anlayışını dile getirirken; bir yandan da, “hilâfet”in hangi temellere dayandığını ve varlık gayesini açıklamaktadır.