4) Elbisenin Dar Olmayıp Bol Olması

İslam'ın nazarında elbiseyi giymekten murat çevrenin fitnesini defetmektir. Fitnenin defi ise ancak vücut hatlarını belirtmiyen bol elbiselerle mümkün olabilir. Zira dar elbise her ne kadar vücudu örterse de vücut hatları, bedenin hacim ve boyu, etraftaki kimseler tarafından tefrik edilebilir. Yabancı erkeklerin gözünde dar elbesi giyenen kadınların hal ve suretleri canlanır. Bu ise fesada vesile olduğu gibi açakça fitneye işarettir. Bu yüzden kadın elbisesinin dar değil vücut hatlarını belirtmeyip bol olması gerekir. Zeyd oğlu Üsame de şöyle der:



"Rasulullah sallallahü aleyhi vesellem bana "kutbi"[295] denilen ince ve dar bir elbise hediye etmişti. Onu da kendisine "Dihyetül Kelbi" armağan olarak göndermişti. Ben elbiseyi götürdüm ve karıma giydirdim. Rasulullah beni görünce “Neden o kutbi elbiseyi giymemissin” dedi? Karıma giydirdim efendim dedim. Rasulullah “Koş, altından bir gömlek giysin. Korkarım ki vücudunun hacmı belirir kemikleri dışarı çıkar.” dedi."45



Görüldüğü gibi Rasulullah Sallallahü taala aleyhi vesellem efendimiz Usame'nin karısının kutbi denilen elbisenin altından bir de gömlek giymesini vücut hatlarını belirtmemesi için emrediyor. Bu takdirde "usulü hadis" ilminde beyan edildiği gibi efendimizin bu emri vücub ifade eder. Buna binaen imamı Şevkani bu hadisin şerhinde şu açıklamaları zikrediyor:



(45) Bu hadisi Ziya el-Makdisi muhtar hadisler adlı eserinin 1. cildinin 441. sayfasında Ahmed ve İmamı Beyhaki de sahih bir senetle nakletmişlerdir.



"Hadiste görüldüğü gibi kadınların bedenlerini vücut hatları belirmiyecek şekilde bir elbiseyle örtmeleri vaciptir. Setri avret için bu şarttır. Üsameye kutbinin altından bir gömlek giymesinin emretmesi ise kutbi denilen elbiselerin vücut hatlarını belirtmiyecek şekilde olmayıp şeffaf olduğundan ötürüdür. (Şevkani cild 2 sayfa 97)



Görüyorsunuz ki imamı Şevkani bu hadisi vücut hatlarını tamamen gizleyemeyen şeffaf elbiselere hamletmiştir. Ancak şurasını da belirtmek gerekir ki hadis sadece şeffaf elbiselere değil dar elbiselerde variddir. Hata vücut hatlarını belirttiği takdirde darlık ve şeffaflıktan başka bol olan elbiseler de hadisin şümulü içerisine girer. Çünkü hadiste belirtildiği gibi Üsame’nin ifadesine göre kutbi denilen ve peygamberin hediye ettiği elbise oldukça geniş imiş. Ancak inceliğinden dolayı vücut hatlarını belirtir imiş. Yoksa bol elbisede kolayca vücut hatları belli olmaz. İmamı Şevkani'nin hadisi açıklarken sadece şeffaf elbiselere tevil etmesi şayani dikkattir. Ancak Şevkani Merhum hadisi şerifte geçen bol kaydını nazarı dikkate almamıştır. Böylece Kurtubi tabirin asıl manası ile şerhedip bilinen şekilde ifade etmiştir. İkinci olarak ta Peygamberimiz Efendimiz Aleyhisselam bizzat ifadeli ile Üsame’ye Hediyye ettiği kutbi elbisenin mahzurlu yönlerini de sarahatan açıklıyor. Bilindiği gibi ifade aynen şöyledir. "Ben vücut hatlarının belirmesinden, kemiklerinin dışarı çıkmasından korkarım." Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi mahzurlu olan taraf vücut hatlarının belirmesidir. Yoksa elbisenin rengi değil. Denilecek olursaki durum anlatıldığı gibi olunca ve kutbi denilen elbise bol idiyse gömleğin ne faydası olur. Bu süale verilecek cevap gayet basittir. Gömleğin faydası onun mahzurlu yönünün bertaraf etmesindedir. Bazı elbiseler vücuda yapışınca tabiatıyla bol da olsa vücut hatları belirir. Tıpkı günümüzdeki ipek ve çuha kumaşlar gibi. İşte bu yüzden Rasulullah bütün mü'minlere hanımlarının giyecekleri kıyafet şeklini iş'ar etmek için Üsame’ye altından bir de gömlek giymesini emrediyor. Şüphesiz ki en doğrusunu ancak Allah bilir.46



Şafii fıkıhçılarının takip ettikleri metod ise daha garipir. Onlara göre "Elbise vücudun rengini örttükten sonra vücut hatarının belirmesinden bir beis yoktur. Yani dar bir gömleğin giyilmesi mahzurlu değildir.



"Şerhül mühezzep" adlı eserinin 4 üncü cildinin 92'inci ve 105 inci sayfalarında geçen ibare şöyledir: "Kadının namaz kılarken uzun bir entari ve baş örtüsüyle, bunun üzerinden vücut hatlarının belirmemesi için aba biçiminde bir elbise giymesi müstehaptır."



Burda geçen müstehap'tır ifadesi daha önceki ibarede geçen vücup tabirini bir bakıma nakzeder. 



İmamı Şafii'nin "Ümm adlı meşhur eserinde zikredilen ifade ise bizim fikrimize daha yakındır. Büyük imam bu eserinin birinci cildinin 78. sayfasında şöyle diyor:



"Şayet bir erkek vücudunu saran şeffaf bir elbiseyle namaz kılarsa namazı caiz olmaz. Ancak namazda giydiği elbise vücuduna yapışmayıp sadece beden hatlarını belirtirse mekruh olur. Buna rağmen namazını iade etmesi gerektiği de açıkça söylenemez. Kadınlara gelince durum daha başkadır. Vücut hatlarını belirten veya ince entari ve baş örüsüyle kılınan namazın keraheti daha şiddetlidir. En doğrusu bu gibi elbiselerin üzerinden cilbab gibi hırka giymeleri gerekir. Ancak bu takdirde entarilerinden vücud hatları meydana çıkmaz."



Hz. Ayşe radıyallahü anha validemiz de şöyle diyor:



"Bir kadının namaz kılarken üç bölüm elbisesi olmalıdır:



a) Deri: Ferace veya benzeri entari yerine giyilen elbise.



b) Cilbab: Elbiselerin üzerinden çarşaf mahiyetinde giyilen örtü.



(47) Bu hadisi İbni Sa’d 8. cidinin 49. sayfasında sahih bir isnatla kaydetmiştir.



c) Hımar: Başörtüsü.



Hazreti Ayşe dışarı çıktığı zaman elbisesinin üzerinden mutlaka cilbab denilen çarşaf veya benzeri örtüsünü giyinirdi. "Elbisesinden hareket anında vücud hatlarının belirmemesi için cilbabı üstünden giyerdi. Elbette gerekir, sözü de bunun lüzumuna delalet eder.



Abdullah bin Ömer'in sözü de bu fikre delalet etmektedir:



"Kadınlar namaz kılarken elbiseleriyle kılsınlar.48 Ferace veya benzeri hımar ve çarşaflarını örtünsünler." Bütün bunlar bizim daha öncede belirttiğimiz gibi dışarı çıkarken kadınların elbiselerinin üstünden bir örtüye bürünmelerinin lüzumuna delalet etmektedir. Bu arada şunu da zikretmemiz yerinde olur. Cafer'in oğlu Muhammed’in kızı Ümmü Cafer’den gelen bir rivayete göre Rasulullah'ın kızı Fatımatüzzehra Radıyallahü taala anha hazretleri der ki:



"Ey Esma ben kadınların öldükleri zaman üzerlerine bir örtü çekilip elbiselerinin soyulmasını ne kadar çirkin karşılıyorum bilmez misin. Esma dedi ki: Ey Rasulullah'ın kızı, sana habeşililerde gördüğüm bir şeyi söyliyeyim mi? Sonra Hazreti Fatıma devam eti: Şayet ölürsem beni sen ve Ali yıkayın. Ve yanıma hiç kimse yaklaşmasın. Hazreti Fatıma vefat edince İmamı Ali ve Esma onu yıkadılar."49



İşte görüyorsunuz ya Fatıma ölü bir kadının bile bir elbiseye sarılmasını hoş karşılamıyor.



Canlı olunca ne kadar iğrenç olacağını siz düşünün. Hele günümüzde hareketlerini, adım atışlarını herkese göstermek için çırpınan, giydikleri elbiseden bütün uzuvları tefrik edilen güya müslüman kadınlarına ne deme gerekir siz



(48) Bu hadisi İbni Ebi Şeybe Musannef adlı eserinin 2. cildinin 26. sayfasında sahih senetle nakletmiştir.



(49) Bu hadisi Ebu Nuaym hilye adlı eserinin 2. cildinin 43. sayfasında nakletmektedir. Beyhaki 4. cildinin 35. sayfasında aynı rivayeti nakletmektedir



düşünün. Allah günahlarını affetsin. Onlara sadece tevbe edip istiğfar etmelerini tavsiye eder, Rasulullah'ın şu hadisi şerifini hatırlatırız:



"Haya ve iman ikisi birbirine eştirler. Birisi kalkınca diğeri de kalkar."50