1. Mümeyyiz ve reşidlerin hibe yapma ehliyeti.

İslâm hukukuna göre, hibe yapacak kimsenin teberru yapmağa mâlik olan kimselerden olması gerekir. Çünkü hibe bir teberrudur. Teberru yapamayan kimse, hibe de yapamaz. Bu yüzden küçüklerin ve akıl hastasının hibesi geçerli değildir. Tasarrufta, ivaz bulunmadığı için tamamen aleyhlerine sayılır. Yine baba, küçüğün malını ivaz şartı olmaksızın hibe etmeğe yetkili olamaz. Bu, teberruda ivaz olmadığı için, küçüğün (yetimin) malına en güzel yaklaşma sayılmaz. Âyette; "yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, o en güzel olanından başka bir şekilde yaklaşmayın" (el-En'âm, 6/152) buyurulur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bizim küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir" (Tirmizî, Birr,15; Ebû Dâvud, Edeb, 58; A.b. Hanbel, I, 257). Baba, ivaz şart koşsa bile, Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre hibe câiz olmaz. İmam Muhammed bu durumda hibeyi geçerli sayar. Çünkü O'na göre, satışa mâlik olan, ivazlı hibeye de mâlik olur (el-Kâsânî, a.g.e., V1,118).



Mecelle'nin 859. maddesinde; "Hibe edenin âkıl ve bâliğ olması şarttır" denilir. Buna göre, âkıl ve bâliğ kimsenin, sağlığında malının tamanını veya bir bölümünü dilediği kimselere hibe etmesi câizdir. Usul ve fürûu da buna dahildir. Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, hibe yaparken çocukları arasında eşit davranmanın müstehap olduğu, eşit davranılmadığı takdirde, hibenin mekruh olmakla birlikte geçerli olacağı kabul edilmiştir.