Hayr'ın İki Yönü:
Hayrın bu manalarına bakarsak onun iki yönü bulunduğunu görürüz:
Birincisi, kaynağı Allah olan hayr,
Ikincisi, kaynağı insan olan hayr.
Bu iki durumda da hayrın anlamı, İslâmın bakış açısıyla faydalı, değerli olduğuna hükmedilecek bir şeydir.
Hayr ve şerr ya mutlak (kesin)tır, ya da izafi (göreceli)dir.
Söz gelimi, adalet, iyilik duygusu, akıl, erdem sahibi olmak gibi şeyler her durumda herkes için hayrdır. Zulmetmek, haklara tecavüz, yalan, hırsızlık gibi şeyler de herkes için her zaman şerrdirler.
Izafi (göreceli) hayr ve şerr nitelemesi kişilere ve onların durumlarına göre değişiklik gösterebilir. Izafi hayrın başında mal sahibi olmak gerekir. Mal, servet, dünyalıklar kimileri için hayr olabilir, kimileri için şerr olabilir. Helâldan kazanılıp helâla harcanmayan bir mal, sahibi için hayr değildir. Kendisinden İslâmın çizdiği sınırlar içerisinde faydalanılmayan mala hayırlı mal denilemez.
Meselâ, cimrilik yüzünden Allah yolunda harcanmayan bir malda, onun sahibi bir hayr olduğunu sanmamalı. (3 Âli Imran/180) Demek ki az da olsa helâldan kazanılan ve Allah rızası uğruna harcanabilen bir mal veya kazanç sahibi için hayrdır.
Allah (cc) müminlere gerektiği zaman kendi yolunda, kendi dini uğruna cihad etmeyi, savaşmayı emretti. Müminlerden bazıları böyle bir şeyi kendileri için şerr (zorluk, meşekkat, ağır bir imtihan, zararlı) sayabilirler. Ancak Rabbimiz buyuruyor ki: .Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için şerrdir. Allah bilir, siz bilemezsiniz. (2 Bakara/216)
Kuran, kadınlara güzel davranılmasını emrettikten sonra şöyle ilave ediyor: Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda (sizin için) çok hayr yaratır. (4 Nisa/19)
Kuranın ifadesine göre denenmek için yaratılan insan çeşitli olaylarla, sıkıntı ve belâlarla imtihan edilir. Başına felaket gelir, zorluğa uğrar, malı elinden gider, yakını ölebilir, zulme uğrayabilir, baskı ve işkence görebilir, dinini yaşamak uğruna zorluklarla karşılaşabilir. Hepsi de denemek içindir. O yüzden insan çoğu zaman kendisi için neyin hayr, neyin şerr olduğunu bilemez. (Bakınız: Belâ, Fitne)
Allah (cc) insanları bir imtihan olmak üzere hayr ve şerr ile denemektedir. (21 Enbiya/35)
Bazı insanlar kendisi hakkında hayırlı olanı, faydalı olanı durmadan ister. Bir şerrle karşılaştığı zaman ümitsizliğe kapılır. Bir bolluğa ulaştığı zaman da Allahın nimet verici olduğunu unutur ve inkârcılığa kalkışır. (41 Fussilet/49-50)
Mutlak hayr insan tarafından bilinebilir. Daha doğrusu Büyük Yaratıcı görevlendirdiği elçiler aracılığıyla bütün insanlara hayrı da şerri de açıklamıştır.
Bunun dışında olan ve insanların zaman zaman karşılaşacakları olayların, elde ettikleri şeylerin ve kendilerinden kaynaklanan bazı davranışların hayr olup olmadığını bilmek zordur. Ancak iman edip, imanın nuruyla basiret sahibi olan müttaki müminler, çoğunlukla kendileri hakkında hayr olan şeyleri anlarlar. Örneğin, bu gibi müminler başlarına gelen bir musibeti şerr sayıp isyan etmezler. Bilakis onu bir imtihan sebebi sayar, sabreder ve o denemenin gereğini yaparlar.
H harfi
- el-HÂDÎ
- el-HAKÎM
- el-HİCR SÛRESİ
- HABER
- HABER-İ MEŞHÛR
- HABERLERİN TETKİKİ
- HABEŞİSTAN HİCRETİ
- HÂBİL (VE KÂBİL)
- HABÎS
- HABLULLAH
- HACAMAT (HİCAMAT)
- HACB
- HÂCER
- HACİZ, HACZ
- HAÇ (SALİB)
- HAÇLI SEFERLERİ
- HAD, HADLER
- HADÂNE BÂBI
- HADLER BAHSİ
- Hudud:
- HADÎS
- HÂDİS
- HAFAZA MELEKLERİ
- HAFİ
- HÂFIZ
- HAFSA BİNTİ ÖMER İBN el-HATTAB (r.a)
- HAK, HAKLAR
- HAKEM BABI
- HÂKİMİYET
- HAKK