Hadis-i Şeriflerde Hastalık

“İnsanlardan çoğunun aldandığı (kıymetini bilemediği) iki nimet vardır: Vücut sıhhati, boş vakit.” (Buhârî, Rikak 1; Tirmizî, Zühd 1; Ahmed bin Hanbel, I/258)



“Allah’a göre, kuvvetli mü’min, zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir.” (Müslim, Kader 34; İbn Mâce, Zühd 14)



“Allah, sıhhatte ve âfiyette olmanı sever.” (Tirmizî, Zühd 59)



“Her kim âilesi emniyette ve vücudu sıhhatli olarak sabahlarsa, yanında günlük yiyeceği de bulunursa, sanki bütün dünya ona verilmiştir.” (Tirmizî, Zühd 34; İbn Mâce, Zühd 9)



“Yedi şey gelmeden önce iyi ameller işlemekte acele edin: (Kulluk vazifelerini) Unutturan yoksulluk, azdıran zenginlik, (bedenî güçleri bozan) hastalık, bunaklık getiren yaşlılık, ansızın gelen ecel, Deccal ve Kıyâmet. Kıyâmet daha ağır ve acıdır.” (Tirmizî, Zühd 3)



“Allah’ım! Bedenime, gözlerime ve kulaklarıma sıhhat bahşet.” (Ebû Dâvud, Edeb 101; Ahmed bin Hanbel, V/42)



“Ey Allah’ın kulları! Tedâvi olun, çünkü Allah, yarattığı her hastalık için mutlaka bir şifâ veya devâ yaratmıştır. Ancak bir dert müstesnâ; o da ihtiyarlıktır.” (Tirmizî, Tıb 2; Ebû Dâvud, Tıb 1; İbn Mâce, Tıb 1; Ahmed bin Hanbel, III/156)  



“Her derdin bir devâsı vardır. Onun için, derdin devâsı bulunduğu zaman o dert iyi olur.” (Buhârî, Tıb 1; Müslim, Selâm 69, Fedâil 92; Ebû Dâvud, Tıb 1)



“Allah Teâlâ hastalığı da ilâcı da indirmiş ve her hastalığa bir ilâç var etmiştir. Öyleyse tedâvi olun. Ancak, haram olan şeyle tedâvi olmayın.” (Ebû Dâvud, Tıb 11)



Yaralanıp kanı kesilmeyen bir adam için Hz. Peygamber Benû Enmâr kabilesinden iki kişiyi çağırıp “Tıp ilmini hanginiz daha iyi biliyor?” diye sorunca, birisi “tıbbın faydası var mıdır?” diye sormuştu. O zaman Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Derdi veren dermânını da vermiştir.” (Muvattâ, Ayn, 16) 



“Bu (bulaşıcı vebâ) hastalığın bir yerde çıktığını işittiğiniz zaman oraya gitmeyin. Hastalık sizin bulunduğunuz yerde ortaya çıkarsa ondan kaçmak için sakın o yerden ayrılmayın.” (Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 98)



“Muska asan, ona bırakılır (Allah ondan elini çeker).” (Tirmizî, Tıb 24)



“Yarasını dağlayan, afsun yaptıran tevekkülden uzak olmuştur.” (Tirmizî, Tıb 14)



“Ümmetim içinde yetmiş bin kişi, hesapsız cennete girecektir. Onlar: Şûm tutmayan, yaralarını dağlamayan, afsun yapmayan ve yalnız Allah’a tevekkül eden kimselerdir.” (Buhârî, Tıb 42)  



“Birinizin yemeğine yahut içeceğine sinek düşerse onu yemeğine yahut içeceğine daldırsın da sonra atsın. Çünkü sinek bir kanadında hastalık taşıyorsa diğerinde de şifâ taşıyor.” (Buhârî, Bed’u’l-Halk 17, Tıb, 58; Ebû Dâvud, Et’ıme 48; İbn Mâce, 31; Ahmed bin Hanbel, II/229, 246; Dârimî, Et’ıme 12)          



“Kim tıptan anlamadığı halde tabîblik (doktorluk) yapmaya kalkarsa, zararı kendisine ödettirilir.” (Ebû Dâvûd, Diyet 23)