Fıkıhta Necâset:

Necâset, tahâretsizliğin (temiz olmayışın) adıdır. Fıkıh dilinde iki türlü necâset vardır:



1- Hakikî (gerçek) necâset; bunlar maddî pisliklerdir.



2- Hükmen necâset sayılan mânevî pislik (hades) ise, abdestsizlik veya cünüplük durumudur.



Gerçek necâset; ağır-hafif, katı-sıvı, görülen-görülmeyen diye üç gruba ayrılır. Necâseti temizlemek, ibâdet yapmaya başlamadam önce temizlenmek, cünüplüğü gidermek için yıkanmak İslâm'ın emridir. Ağır necâsetlerden bazıları şunlardır: İnsandan çıkan dışkı, sidik, kan, irin, meni, cinsel organdan gelen her çeşit sıvı, kusuntu, bedenden kesilen parçalar, kadınların aybaşı ve lohusalık kanları, eti yenmeyen hayvanların sidikleri, salyaları, bütün hayvanların kanları, kuşların dışındakilerin dışkıları, kümes hayvanlarının dışkıları, kesilmeden ölen hayvanın eti ve derisi, domuz eti, kılı ve derisi, içki gibi şeyler.        



Hafif necâsetlere örnek: Yük hayvanlarının sidikleri, eti yenen hayvanların dışkıları ve idrarları, pençesiyle avlanan kuşların dışkıları (tersleri), hayvanların ödleri. Ölü hayvan eti, dışkı, pis deri gibi necâsetler katı; kan, irin, içki gibi necâsetler ise sıvıdır. Bazı necâsetler gözle açıkça görülür, ama sidik, içki kuruduktan sonra görülmeyebilir.



Dinimize göre necis olan şeyleri temizlemek gerekir. Necis sayılan bazı şeyleri yemek, içmek veya kullanmak helâl değildir. Bazılarını ise kullanmak câizdir. Meselâ;  kan, domuz eti, domuz derisi kullanılmaz, içki içilmez. Kümes hayvanlarının dışkısı pistir, ama tarlada gübre olarak kullanmak caizdir. Necâsetler; su ile yıkamak, silmek, ateşe sokmak, kazımak, ovmak, yapı değişikliği (suların temizlenmesi gibi), boğazlama veya tabaklamak yollarından biriyle giderilir. (Bunların ayrıntılı açıklaması fıkıh ktaplarında bulunmaktadır.)



Mü’minler, necis şeylerden uzak dururlar. Elbiselerini, bedenlerini, namaz kılacakları yerleri, evlerini, eşyalarını, çevrelerini... necâsetten temizlerler. Bilirler ki Allah, temiz kullarını sever (2/Bakara, 222). Mü’minler, en önemli ibâdet olan namaza kalktıkları zaman tertemiz olurlar. Bedenlerini, elbiselerini temizlerler, namaz kılacakları yeri ‘mescid, secde yeri’ haline getirirler. En güzel bir temizlik olan abdest ibâdetini yerine getirirler. Abdest, namaz için önemli bir hazırlıktır. Kişi, en yüce makam olan Allah’ın huzuruna çıkacaktır. O’na kulluğunu, ibâdetini, zelil oluşunu, duâsını ve yakarışını sunacaktır. Namaz kılma, bu Yüce Huzura çıkış; namaz kılma yeri, bu Yüce Makamın dünyadaki sembolik yeridir.  Âciz kul ile Aziz olan Yüce Allah’ın sembolik buluşması olan bu kulluk hazırlıksız, rastgele olmaz.



Abdest alırken yıkanan organlar, mânevî necâsetten de temizlenmiş sayılır. Yani mü’min, abdest organlarını yıkarken onları mânevî pislik sayılan günah, hata ve özellikle şirke bulaştırmayacağına söz verir. Bir taraftan da geçmişte yaptıklarını bu yıkayış/temizleyiş ile mânen temizlemeye çalışır, arınır.



Mü’min, insan olması dolayısıyla cünüplük (meninin gelmesi durumu) halde olabilir. Bu duruma düştüğü zaman bilir ki, bu durum, gerçek bir pislik değildir; Allah’ın emrettiği gibi yıkanır, temizlenir, cünüp iken yapamadığı ibâdetleri yapmaya koşar.



Mü’min, Kur’an’ın necis dediği  (9/Tevbe, 28) müşriklikten, müşriklere benzemekten, onların ahlâkını almaktan şiddetle kaçınır. Şeytanın pis işleri sayılan (5/Mâide, 90) içki, kumar, puta tapma hatalarına düşmez. Kalbini her türlü kirletici düşünce ve niyetlerden arındırır. Necâset sayılan şeylerden kendini korur. Necâsetten ve necis yerlerden uzak durur.        



.................