Kabirlere İbadet

Ölmüş velilerin ihtiyaçlara cevap verdiğine, sıkıntıları giderdiğine inanmak, onlardan yardım ve medet dilemek. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurur:



“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi kesin bir şekilde emretti.” (İsra: 17/23)



Yine, peygamberlerin ya da salih kişilerin ölülerine; şefaat veya zorluklardan kurtulma amacıyla dua etmek büyük şirk’tir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“(Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var?” (Neml: 27/62)



Bazıları; kalkınca, oturunca, ayağı tökezleyince; ne zaman bir zorluk, sıkıntı veya bela ile karşılaşırsa şeyhin ya da velinin adını anmayı adet ve alışkanlık haline getirir. Biri “Ya Muhammed” der, diğeri “Ya Ali” der, öteki “Ya Hüseyin” der, başka birileri de “Ya Bedevi”, “Ya Geylani”, “Ya Şazili”, “Ya Rıfai” der. Bir diğeri Ayderus’a yalvarır. Bir başkası da İbni Ulvan’a dua eder. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“Allah’ı bırakıp da kendisine ibadet ettikleriniz sizin gibi kullardır.” (A’raf: 7/194)



Kabirlere ibadet edenlerden bir kısmı onların etrafında tavaf ederler. Köşelerini selamlar, kabirlere ellerini sürerler. Eşiklerini öper, tozuna toprağına yüzlerini sürerler. Kabirleri gördüklerinde secde ederler. Önlerinde boyunları bükük, huşu içerisinde kendilerini küçük görerek dururlar. Bir hastanın şifa bulması, çocuklarının olması ya da bir işinin kolayca halledilmesi için istek ve ihtiyaçlarını bildirirler. Hatta kabirdekine şöyle seslenirler:



“Ey efendim! Uzak yerlerden sana geldim. Umutlarımı boşa çıkarma!”



Allah azze ve celle şöyle buyurur:



“Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere dua edenlerden daha sapık kim olabilir?.. (Oysa) onlar, bunların dualarından habersizdirler.” (Ahkaf: 46/5)



Rasûlullah (s.a.v) buyurdu ki:



“Allah’tan başkasına Allah’a ortak koşarak dua eden ve (bunun üzere) ölen kimse cehenneme girer.”[54]



Bazıları kabirlerin yanında saçlarını kazıtır. Bazıları da “Meşhedi haccederken yapılacak ibadetler” başlıklı kitaplar taşır. “Meşhed”le kastedilen velilerin türbe ve mezarlarıdır. Bazıları; velilerin kainatta tasarrufta bulunduklarına, zarar ve fayda verdiklerine inanır. Allah azze ve celle şöyle buyurur:



“Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse O’nun keremini engelleyecek de yoktur.” (Yunus: 10/107)



Kabirlerdeki ölülere ışık ve mum adayanların yaptığı gibi Allah’tan başkası için adakta bulunmak da büyük şirk’tendir.



Allah’tan başkası için kurban kesmek büyük şirk’in bir başka biçimidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser: 108/2)



Yani Allah için, Allah’ın adıyla kurban kes. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:



“Allah’tan başkası için kurban kesene Allah lanet etsin”[55]



Bazen kurbanda iki haram bir arada bulunur: Allah’tan başkası için kurban kesmek ve Allah’tan başkasının ismini anarak kurban kesmek. Her ikisi de kesilen kurbandan yenilmesine engeldir. Cahiliyede kesilen ve günümüzde de yaygın olan kurbanlardan biri de “cinler için kesilen kurbanlardır.” Cahiliyede bir ev satın aldıkları ya da yaptıkları zaman veya bir kuyu kazdıkları zaman ya da cinlerin eziyet vermelerinden korktukları için eşiğinde onlara bir kurban keserlerdi.[56]



Büyük şirk’in yaygın örneklerinden biri de Allah’ın haram kıldığını helal veya Allah’ın helal kıldığını haram saymaktır. Ya da Allah azze ve celle’den başkasının bu hakka sahip olduğuna inanmaktır. Cahiliyye kanunlarına ve mahkemelerine isteyerek, gönül rızasıyla, helal kabul edip caiz olduğuna inanarak yargı için başvurmaktır. Allah azze ve celle bu büyük küfrü şu kavlinde belirtir:



“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp alimlerini (hahamlarını), (hristiyanlar) da rahiplerini rabler edindiler.” (Tevbe: 9/31)



Adiy İbni Hatim, Allah’ın Rasulü’nün bu ayet’i okuduğunu işitince dedi ki:



“Onlar, onlara (din adamlarına) ibadet etmiyorlardı.”



Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:



“Fakat; Allah’ın haram kıldığını onlara helal kılıyorlar, onlar da bunu helal kabul ediyorlardı. Allah’ın helal kıldığını onlara haram kılıyorlar, onlar da bunu haram kabul ediyorlardı. İşte bu onların, onlara (din adamlarına) ibadetleridir.”[57]



Allah Teâlâ, müşrik’leri (Allah ve Rasulü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendilerine din edinmeyen kimseler) olarak nitelendirir. Ve Allah azze ve celle şöyle buyurur:



“De ki: Allah’ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helal, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” (Yunus: 10/59)[58]