a- Büyü/Sihir:

Dilimizde “büyü, afsun, cadılık, nirenk, füsun” gibi kelimelerle ifâde edilen “sihir”; “birtakım acâyip işler vâsıtasıyla alışılan ve bilenene uymayan (fevkalâde) tesirler meydana getirmektir” şeklinde târif edilmiştir. Sihrin gözbağcılık denilen ve gerçek olmayan çeşidi yanında, vesvese ve telkine dayanan insan psikolojisini etkileyen tesiri olan çeşidi de vardır.



“Sihirbazlar mârifetlerini ortaya koyunca insanların gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar.” (7/A’râf, 116) âyetinin baş tarafı birinci çeşit sihre, sonu da ikinci nevine işaret sayılmıştır.



Kur’ân-ı Kerim sihri yasaklamış, haram ve küfür saymıştır. Sihir, itikadı bozduğu, tevhid inancına zarar verdiği, kontrolü mümkün olmadığı için kötüye kullanıldığı ve aldatma, iğfal, zarar vâsıtası olduğu için haram kılınmış, sihirbazın/büyücünün felah bulamayacağı ifâde buyurulmuştur (20/Tâhâ, 69). Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) sihir hakkında şöyle buyurmuştur: “(Fertleri ve toplumu) Mahveden yedi şeyden sakının!” Sordular: ‘Bunlar nedir yâ Rasûlallah?’ Buyurdu:



“Allah’a şirk/ortak koşmak, sihir, haksız olarak Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, fâiz yemek, yetim malı yemek, savaş günü düşmandan yüz çevirmek (kaçmak), mü’min ve habersiz namuslar kadınlara iftirâ etmek.” (Buhârî, Vesâyâ 23, Tıb 48; Müslim, İman 144)