Hamd Şuurunun Müslümana Kazandırdıkları

         



Hamd şuuru, bize şu anlayış ve davranışları kazandırır (kazandırmalıdır):



Hamd, Allah'ı tanıma, O'na ta'zim ve dua etmedir. O'na inanıp ibadet/kulluk etmedir. O yüzden hamd, imanî bir kavramdır. Düşünülerek yapılan hamd, bizdeki kulluk şuurunu canlı tutar. İnsanların Allah'a muhtaç olduklarını, Yüce Allah'ın ise, her şeyden müstağnî olduğunu, kimsenin hamdine Allah'ın ihtiyacı olmadığını günümüz insanı iyice kavramalı ve gerektiği gibi iman etmelidir.



Hamd, nimetşinaslık, kadirşinaslıktır. "Küfür"le aynı kökten gelen nankörlüğün zıddıdır. En küçük bir iyilik yapana bile teşekkür etmeyi insanlık görevi biliyoruz.  Halbuki,  bizi ve bize iyilik yapanı yaratan, yapılan iyiliği, nimeti yoktan var eden, iyilik yapana bu güzel özelliği veren ve sevdiren, bizi o iyilikten zevk alacak şekilde vücuda getiren, her şeyin gerçek sahibi Allah'tır. Öyleyse her şeyden önce, O'na hamd etmeliyiz. Bize hediye getirmede aracı olan postacıya teşekkür edip, hediyeyi postalayan gerçek ikram sahibini unutmak uygun olur mu?.......... .................



Sabahlara kadar, göz yaşıyla ıslattığı secde yerinden kalkmayan En Çok Hamdeden'e (Rasûlullah’a), hanımı; "Geçmiş ve gelecek günahların mağfiret olduğu halde, kendini sıkıntıya sokacak kadar niye ibadet ediyorsun?" diye sorduğunda, şu cevabı  almıştı:  "Şükreden  bir  kul olmayayım mı?" Peki, bizim, bunca nimete bunca isyanla cevap verirken, şükreden, hamdeden bir kul olmaya ihtiyacımız yok mu?



"Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu hamd ile, övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." (17/İsrâ, 44) buyruluyor. Allah'ın bütün mahlûkatını kuşatan nimetleri, özellikle insanoğlunu daha çok kucaklamaktadır. Diğer varlıklardan daha çok nimetlere muhâtap olduğumuz halde; bir taş kadar, bir çiçek, bir böcek kadar hamdetmeden, nasıl yaratıkların en şereflisi olacağız?



Fâtiha'ya, namaza başlarken, duâ ederken, yemekten, içmekten sonra, aksırdıktan, uyandıktan, tuvaletten sonra, konuşmaya başlarken ve bitirdikten sonra, arabaya bindikten ve kazasız belâsız indikten sonra... El-hamdü lillâh demeli, böylece en güzel, en kısa  duâyı yapmış olmalıyız.



Hamd, ruhları Allah'a bağlayan mânevî bir bağdır. Gerçek anlamda hamd, Allah'la kul arasında  hiçbir  engele  müsaade  etmez.  Hamd,  insanı  Allah'la  devamlı  irtibatı olan bir varlık haline getirir. El-hamdü lillah'ı sık sık şuurluca günlük konuşmalarımıza, güncel davranış ve eylemlerimize katık ederek, Allah'la bağımızı her dem tazelemeli ve kuvvetlendirmeliyiz. Unutmamalıyız ki, bu bağ, bu hat koptuktan sonra, hat kopukken telefonla ses karşıya ulaşmadığı gibi, Allah'a ulaşmaz niyazımız, ricamız. 



Hamdetmek, şükretmek; iyimser olmaktır. Hayata güzel ve olumlu pencereden bakabilmektir. Mutlu olabilmek, mutluluk elbisesi giymektir hamd. Şikâyetçi ve karamsar karakterlerin kararttığı karanlık insanların dünyasını ancak hamd şuuru aydınlatabilir. Hamdedenlerden kıldığı için hamd olsun O Hamîd'e.    ................. .................



Ve âhıru da'vânâ eni'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin: Dâvâmızın sonu âlemlerin Rabbı Allah'a hamdetmektir.   



.................