Bağnazlıkların Gelişmesi

Bu aşamanın kötü yanlarından biri de, ırk, kabile, milliyetçilik ve bölgecilik gibi -İslam Güneşi’nin doğmasıyla yıldızları batan- bağnazlıkların başgöstermesi idi. Bu tür bağnazlıklar, Emevi Dönemi’nde yeniden başgöstermiş, gittikçe de İslam Toplumları arasında veba ve kolera benzeri salğın hastalıklar gibi yayılmaya başlamış, kötü sonuç ve etkileri görülür olmuştu. Geçmişinizin yapraklarını karıştırıp üzerinde düşünecek olursanız, pek çok imparatorlukların bu kayalıklara çarparak darmadağın olduğunu görürsünüz. Bu musibet hastalıklar ise Emevi Yönetimi’nin çöküşüne neden olmuştur. O dönemde Arap Kabileleri arasında ortaya çıkan anlaşmazlık ve uzlaşmazlıkların ana nedeni işte bu hastalıklardı. Endülüs’teki Emevi Yönetimi’nin çökmesinin ve oradaki İslami varlığın ortadan kalkmasının da nedeni budur. Moğol İmparatorluğu’nun ve Hindistan Haydarabad-Dekkan eyaletindekiİslami yönetimlerin çöküşü günümüzden pek uzaklarda değildir. Bunlar hepimizin bildiği konulardır. Sözün özü:siz nereye bakarsanız bakınız, müslümanların yokolup büyük devletlerinin yıkılmasında en büyük payın bu öldürücü hastalıkların olduğunu görecekseniz. Allah, kalplerini birbirine ısındırmasına, onları takva sözü etrafında birleştirmiş olmasına, nimeti sayesinde onları kardeş yapmasına rağmen müslümanlar, zaman zaman bu yüce nimetlerin değerini unutmuş, türlü türlü bağnazlıklara bir daha kendilerini kaptırmışlardır. Bunun sonucunda kabilecilik parolalarına, ırkçılık sancaklarının altına, ulusalcılığa sığınmışlardır. Arapçılık, İrancılık, Afgancılık, Türçülük, Moğolculuk, Hintçilik yapmaya koyulmuşlar; sonunda bunların gaileleri onları yiyip bitirmiş, bu hastalıklar onları yok olmakla karşı karşıya getirmiştir. İşte müslümanların çöküşünün, darmadağın oluşlarının, saflarının çözülüşünün ve tarih sahnesinde çil yavrusu gibi dağılışlarının ana nedeni budur. Meliklik Dönemlerinde melikler, bu bağnazlıkları kendi kişisel maslahatlarını gerçekleştirmek amacıyla kullanıyorlardı. Bu bakımdan Abbasilerin hareketinin baş gösterip emevilere karşı direndiğini görüyoruz. Bu amaçla da ulusal bağnazlıklarını kullanarak Farsların onlara karşı düşmanlıklarından yararlanmışlardır. Neden?Kendi amaçlarını gerçekleşitirip saltanatlarını kurmak için; başka bir şey için değil.



İşte bu cahili ve İslam’ın tanımadığı bağnazlık, tarihimizin ikinci aşamasına boynunu teslim etmiş oldu. Bunun acılarını hala duymakta ve çağdaş yaşayışımızda bunun musibetlerini hala yaşamaktayız.



Burada parantez açıp size yakın tarihimizinden bir örnek vermek istiyorum. Müslüman kardeşlerim, sizler önce İslam Sancağı’nın altında toparlandınız. Allah da sizlere yardımını esirgemedi ve Pakistan’ın kuruluşu gibi bir başarı ihsan etti sizlere. Burada müslüman, bağımsız, özgür ve şerefli olarak yaşayacaktınız. Fakat bu büyük fetihten ve başarıdan sonra, Cahili esasları gündeme getirmeye kalkışıyorsunuz. kimisi Peştuculuğa çağırıyor, bir başkası Bengali olduğunu ilan ediyor, öteki Sindiliğin propagandasını yapıyor, dördüncüsü kendi kavmini Beluciliğe çağırıyor, bir başkası ise Pencabi olmakla onur duyduğunu söylüyor. Bu çok büyük bir musibettir. Bunun akibetinden korkulur. Kıyametimizin yaklaştığının alametidir bu. Kıyamet ise tüm bundan daha büyük ve daha acı bir musibettir...