4- Felsefî Düşüncede Günah:

Mutluluk ve haz ahlâkından ibâret olan Antik ahlâk anlayışı, hıristiyan günah fikrine benzer bir fikir sunmuyorsa da, bu devrede istiğfâr ve tevbe kelimelerinin kullanılmış olması, Tanrı ile bozuşma anlamına gelen bir günah düşüncesinin varlığını îmâ eder. Felsefe tarihçisi Brochard, Antik moral değerleri arasında günah fikrinin ve ödev kavramının olmadığını söylerken, özellikle monoteist (tek tanrılı) dinlerde engin boyutlarına ulaşan günah kavramının, zengin yorumlarına rastlayamamak normal karşılanacaktır.



Günahı bir bilgi problemi olarak ele alan Sokrates ile karşılaşıyoruz. Bilgi insanı fazilete götürürken, bilgisizlik de günaha ve sefihliğe götürür. Buna göre günahın kaynağı cehâlettir, bilgisizliktir. Demek ki, hiç kimse bilerek ve isteyerek günah işlemez. Sokrat’ın bu yaklaşımında, günaha düşmemek için gereken çözüm de gizlidir: Bilgili kılma, eğitme... Çünkü iyinin öğretilecek gerçek bilgisi, zorunlu olarak peşinden iyi davranışı da getirir. Bu tezinde Sokrat, duyusal istekler üzerinde akıl ile bir egemenlik kurmak gerektiğini ileri sürmüştür.



İdeler nazariyesi ile, görünen olaylar ve olguları özcü bir mihraka yerleştiren ve böylece idealist felsefenin en güçlü temsilciliğini yapan Eflatun ise, günahla ilgili olarak, “zulmü kötülüklerin en büyüğü ve kötülüğün kesin cezalandırılmasını da iyiliğin yanılmaz mükâfâtı” olarak değerlendirir.       



Ünlü mantıkçı ve filozof Aristo’nun ahlâk anlayışında ise, alışılmış mânâda bir günah fikrine rastlanmamaktadır. Aksine bu filozofun felsefesinde günah bir beceriksizlik ve hata mânâsını yansıtırken, ilâhî düzeni ihlâl ve dolayısıyla Tanrıya saldırı anlamındaki günah telâkkîsinden oldukça uzaktır.



İngiliz filozof ve matematikçisi Bertrand Russell (1872-1970), günah kavramını, davranışların konusu yapmayan ve özellikle günahın kaynağı olarak ulûhiyet makamını inkâr edenlerden biridir. Günah kavramının doğuşunu, kanun yapıcılar tarafından Tanrının hoşuna gitmeyen şeyler olarak düşünülen, hal ve hareketlerden çıkaran Russell, günah duygusunu, günah anlayışını her türlü kötülüğün kaynağı olarak görür: Çoğu çocuğa ve gence hâkim olan ve çoğunlukla ileri yaşlara kadar süren günah duygusu, hiçbir şeye yaramayan bir sefâlet ve sapıklık kaynağıdır.” (Bertrand Russell, Neden Hıristiyan Değilim, Varlık Y. s. 179). Esasında bu gibi duygular hayat çabası esnâsında gelişmiş olup Tanrısal kaynaklı değildir. Egemen ve güçlü sınıfın uydurmuş olduğu kavramlardır. Şayet resmi yapanlar aslanlar olsaydı, aslan tutan avcılar değil de, avcı yakalayan aslanların resmi olacaktı.” (A.g.e. s. 111)