GAZA

Kâfirler üzerine yapılan askerî sefer.



Gaza kelimesi lügat itibariyle Arapça'da "gazv" kökünden türetilmiştir. Gazv, lügatta düşmanla savaşmak üzere sefere çıkmak anlamına gelir. İslâm literatüründe bu kelime özellikle kâfirlere karşı savaşmak üzere girişilen faaliyet için bir ıstılah olarak kullanılmıştır.



Bir İslâm tarihi tabiri olarak "gazve" kelimesi ise biraz daha özel bir anlam ifade eder. İslâm tarihinde genellikle kabul edildiğine göre bizzat Peygamber efendimizin kendisinin katılarak ashabına komutanlık ettiği seferlere gazve adı verilmiştir. Bu birliğin sayısı az da olsa, çok da olsa, hareketin gayesi bir çarpışmayı gerçekleştirmek de olsa, başka bir gaye ile de birlik çıksa ve neticede savaş yapılsa da, yapılmasa da durum farketmez. Peygamber efendimizin bizzat katıldığı seferler böylece gazve diye adlandırılmıştır. Buna karşılık, çıkış gayesi ve sayısı ne olursa olsun Hz. Peygamber'in kendisinin bulunmadığı ve ashabdan bir zatın komutasında çıkardığı birliklere ise seriyye denilir (Tehânevî, Keşşâfü Istılâhâti'l-Fünûn, Kelküta 1862, II, 1099). Ancak bazı ilk dönem İslâm tarihçileri muhtemelen kelimenin kazandığı bu ıstılah manasını gözetmeksizin ve sırf lügat itibariyle ifade ettiği "kâfirler üzerine yapılan sefer" manasına itibar ederek, Peygamber efendimizin katılmadığı bazı seferlere de gazve adını vermişlerdir. Meselâ İbn Hişâm, Mûte Harbi'nden "Mûte Gazvesi" şeklinde bahseder (Bkz. İbn Hişâm, es-Sîretü'n-Nebeviyye, Kahire 1955, III-lV, 373). Ancak bu isimlendirme, belirttiğimiz gibi kelimenin ıstılah manâsına göre değil, lügat anlamına göre verilmiş olsa gerektir.



Kelimenin taşıdığı bu lügat manası bakımından Peygamber Efendimizden sonraki dönemlerde müslümanların kâfirlere karşı yaptıkları savaşlara da "gazve", savaşma işine ise "gaza" denilmiştir. Meselâ, bir Osmanlı tarihçisi olan Murâdî'nin "Gazavât-ı Hayreddin Paşa" adlı eseri, büyük denizci Barbaros'un gazalarını yani savaş ve seferlerini ele almaktadır.



Ahmet ÖNKAL